22 Mayıs 2020 Cuma

Safların arasında boşluk bırakmak bidattir





özet olarak şunu söyleyim;

1- bu hastalık tehlikeli bir hastalık değil. kuş gribi, domuz gribi gibi normal bir grip türü

2- bu hastalık gerçek olsa bile, safların arasında boşluk bırakmak bidattır. çünkü bidat bir hadisi(sünneti) iptal etmek demektir.

“Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır!” -alıntı-

“De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” Ey iman edenler! Cuma günü, namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah’ın zikrine, (hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya) gidin; alışverişi bırakın. Bu (hutbe dinlemek ve namaz kılmak), sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz…” Cuma Suresi 8-9

“Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” CUMA SURESİ 5

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: (Cuma namazı kılmak; köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır.) [Ebu Davud, Hakim] hadiste “cuma hasta olmayana farzdır” buyuruluyor. hasta olmayana cumayı yasaklamak zulümdür.!

ben Müslüman'ım, bir kişinin sözü hadis ile çelişirse, ben hadisi savunurum. hiç kimse hadis varken, hadise aykırı hüküm veremez! hadisi bile bile inkar eden İslam'dan çıkar. yanlışı söylendiği halde yanlışında ısrar eden, şeytanın yaptığını yapıyor demektir

cuma demek cemaat demektir. cemaat ise saf demektir.

safların düzgün tutulması hakkında 13 kaynaklı hadisi yazının sonuna ekledim. safın düzgün olması için bitişik(omuzların birbirine değmesi gerekiyor) Peygamberimiz(salat ve selam olsun) safların düz tutulmasına çok önem vermiş ve bunu namazın şartı olarak görmüştür

“Saflarınızı düz tutunuz. Zira safların düz olması namazın tamam olmasını sağlayan hususlardan biridir.” (Buhârî, Ezân 74; Müslim, Salât 124) buhari ve müslimde olan bu hadis yazımızın delilidir

cuma namazı cemaatle kılınmak zorundadır, cemaat “saf” demektir, bu ise safların bitişik olmasını zorunlu kılar!








“Cuma namazının şartlarından bir tanesi de izn-i âmm, yani herkesin camiye girmesinin serbest olmasıdır. Aksi takdirde Cuma sahih olmaz. İnşallah bu kişiler öğle namazını kılmışlardır.” Ekrem Buğra Ekinci

safların arasında boşluk bırakarak namaz kılmak gündeme geldiği için bu yazı yazılmıştır

eğer kişi hasta ise cemaate katılmaz ama sağlam insanların (ki cuma sağlıklı insanlara farzdır) saflarda boşluk bırakması kabul edilemez. saflarda boşluk bırakılması bidattır. safın birleşik olması bir emirdir, tercih meselesi olan bir konu değildir

hasta olmayan insanlara hasta muamelesi yapmak zandır, zan zulümdür!

“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” Hucurât Suresi 12. Ayet

ayrıca böyle bir engelleme özgürlüğe aykırı olduğu cuma’nın farzıyetini düşürür ( cuma’da herhangi kısıtlama olamaz)

“Hanefîler'e göre, bir yerde cuma namazı kılınabilmesi için, o yerde cuma namazı kılınmasına, yetkili kimse tarafından herkese açık olmak üzere izin verilmesi şarttır. Buna göre, belli bir yerde bulunan kimseler, cuma namazı kılınmasına izin verilmiş camide, sadece belirli kimseler girmek kaydıyla cuma namazı kılamazlar. Ancak başka kimselerin de girmesine müsaade edildiği halde, başka kimseler gelmese ve sadece oradaki kimseler kılsalar, cuma namazları sahih olur.” -alıntı-

De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” Hucurât Suresi 16 bu ayetin hükmüne girmek istemiyorsanız cuma ile cemaat ile oynamayın.

tekrar edelim camiye hasta olan gelmez. hasta olmayan müslüman erkeğin cuma namazı kılması farzdır



ayrıca hasta olmayan insana maske taktırmakta zandır, zulümdür

maskeyi hasta olan takar, hasta olana da cuma farz değildir

ey hocalar bu dinle oynamayı basit bir şey sanmayın

saptırdığınız her kişiden ahirette hesap vereceksiniz

diyelim ki gerçekten tehlikeli hastalık; hasta olan maske takar, camiye gitmez!

ama hasta olmayan insanın gönüllü olarak maske takması evhamdır, camiye gitmemesi korkaklıktır!

maskeyi zorunlu yapmak ve camiyi kapatmak zulümdür!

olayın başka bir boyutu ise bunların hiç birine aslında gerek yok. çünkü korona tehlikeli bir hastalık değil, sıradan bir grip türüdür!

“Korona, İnfluenza'dan (Grip) Daha Tehlikeli Değil…” Prof Dr Stefan Hockertz anlatıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=8awPS79fQak

korona virüs, değil grip!!!!

http://bunlaridusun.blogspot.com/2020/05/saflarn-arasnda-bosluk-brakmak-bidattir.html

corona grip türüdür, tüm dünya algıya teslim oldu

bu gerçek bir virüs olsa idi ölüm oranı %90'larda olması gerekirdi !!!

ölüm oranı yaklaşık % 2

ölenlerin %98’den fazlası yaşlı ve ağır hasta

bu rakamlara göre bu hastalık, salgın hastalık kapsamına girmiyor!



Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde her yıl 5 milyon civarında grip vakası ortaya çıkıyor ve bundan kaynaklı ölümlerin sayısı 650 bini buluyorken, coronavirus konusunda neden bu kadar panik yaşanıyor?!

“dünyada bir ayda normal gripten ölen insan sayısı dünyada 4 ayda koronadan ölenin 2 katı. Daha aşı yok, tedavi için ilaç yok. 275.000 virüs taşıyandan 88.261 ı, yani üçte biri şifa bulmuş, panik devam ediyor. … mesele korona değil anlayın artık” 18 mart 2020

BM: 2018'de 770 bin kişi AIDS'ten hayatını kaybetti aids daha ölümcül olduğu halde ve aids’nin birinci sebebi zina olduğu bilindiği halde neden zina yasaklanmaz!

“KORONA: SON DURUM Başta söylediğimiz gibi yeni kuş ve domuz gripleri balonun bir başka sürümü ile karşı karşıyayız Aslında ölümcül bir virüs değil (grip) ve muhtemelen toplumun yarıdan fazlasına bulaştı ve hepsi atlattı Bu virüsün sahipleri KORKU TERBİYESİ yapıyor” Kemal Özer

korona yalanlarına kanmamak için, bu kişileri takip edin; @cankemalozer @aDilipak @burak_turna @AhmetHakanakc1



Karantinaya alınan ülkeler ve karantinaya alınmayan ülkelerde Covid-19 vaka istatistikleri

korona şudur; korono testi yapılan insanlar gripse korona teşhisi koyuluyor!







Camiler kayıtsız, şartsız açılana kadar camiye gitmeyin. Cuma özgürlük demektir.

Özgürlük yoksa, cuma kılınmaz! Böyle namaz kılınmasında dini açıdan bir sakınca yoksa neden camiler iki ay kapalı kaldı!? Bu duruma razı olmamız için mi! 2 ay kapalı kaldı camiler

Resulullah (salat ve selam olsun) buyurdular ki: "Allah ilmi [verdikten sonra], insanların [kalbinden] zorla söküp almaz. Fakat ilmi, alimlerin ruhlarını alarak kaldırır. öyle ki, tek bir alim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilme dayanmaksızın [kendi düşünceleriyle] fetva verirler, böylece hem kendilerini hem de başkalarını yoldan çıkarırlar." Buhari, İlm 34, İ'tisam 7; Müslim, İlm 13, (2573); Tirmizi, İlm 5, (2654)

Rasûlâllah (salat ve selam olsun) bir gün, şöyle buyurdu: "Gariplere müjdeler olsun. Gariplere müjdeler olsun!" “Garipler kimlerdir, ey Allah’ın Resulu?” denildi. Rasulullah: “birçok kötü insan içinde, (sayıca) az olan salih kişilerdir. Onlara isyan edenler, itaat edenlerden daha çoktur.” buyurdu. Abdullah bin Mübarek Müsned 23. hadis

NAMAZDA SAF DÜZENİ NASIL OLMALI?

Cemaatle kılınan namazlarda, namazların ihlas, huşu, huzur ve sükunla kılınabilmesinde "saf" düzeninin büyük önemi vardır. Âyetlerde ve hadislerde saf konusunda yapılan açıklamalara geçmeden önce bu kelimenin ne anlama geldiğini öğrenelim.

Aslı Arapça olan bu kelime, Türkçe’de sıra, saf bağlamak, sıralanmak, sıraya girmek anlamlarına gelmektedir. [1] Es-saffü, bir nesneyi sıra ile düz bir hat üzere dizmek manasındadır. Namaz kılan cemaati artarda dizmek demektir. Saf, müfred (tekil) bir kelimedir. Namaz ve harpte sıra ile dizilmiş insanlara denir. Namaz kılanların saf bağladıkları gibi semadaki meleklerin de mertebelerine göre saf bağladıkları, sıra sıra dizildikleri ifade edilmiştir. “Saf saf dizilmişlere yemin olsun” [2] âyetinde bu görülmektedir. [3] Kanatlarını aça kapata ya da hareket ettirmeden düz bir şekilde uçan kuşların uçuşunu belirtmek için de saf sözcüğü zikredilmiştir. [4] Kezâ, kıyâmet gününde insanların ve meleklerin Allah’ın huzurunda toplanacakları, savaş meydanlarında mü’minlerin yerlerinden ayrılmadan Allah için savaşmak üzere dizilmeleri de saf sözcüğü ile ifade edilmiştir. [5]

Bu açıklamalar, saf düzeninin bu dünyada önemini gösterdiği gibi âhirette de mühim olduğunu, mü’minin hem dünyasını hem de âhiretini ilgilendirdiğini göstermektedir. Hadislerde de saf sözcüğü, hem cemaatle namaz kılınırken alınan düzen (sıralanma) için hem de harpte gerçekleştirilen savaş tertibi için kullanılmıştır. [6]

CEMÂATLE KILINAN NAMAZLARDA SAF DÜZENİ

Peygamber Efendimiz, müminleri cemaatle kıldıkları namazlarında Melekler gibi saf tutmaya özendirmiştir. [7] Hz. Peygamber, safların sıklaştırılmasını istemiş, boş kalan aralara şeytanların girerek vesvese vereceğini bildirerek saflarda boş yer bırakılmaması hususunda uyarıda bulunmuştur. [8]

Safların düzgün yapılmamasını hoş karşılamayan [9] Hz. Peygamber, “Safları düzeltin, omuzların arasını aynı hizaya getirin (düzeltin, araları kapatın)” [10] şeklinde ashab-ı kirâma tembihte bulunmuştur.

“Namazda safları doğrultun (dümdüz yapın). Çünkü saffı düzgün yapmak, namazın güzelliğindendir” [11] buyuran Peygamber Efendimiz, namaz başlamadan önce ashâb-ı kirâmın arasına girer, onların saflarını düzeltmekle bizzat meşgul olurdu. [12] Bu durum, cemaatle kılınan namazlarda, saf düzeninin son derece önemli olduğunu göstermektedir.

Saflardaki düzensizliğin, ihtilafın menfi anlamda kalplere ve yüzlere yansıyacağını [13] açıklayan Resûl-i Ekrem, bir safta yer varken saffın arkasında namaz kılan bir kimsenin namazının uygun olmayacağını işaret etmiş [14], “istevû, i’tedilû” [15] (saflarınızı düzeltiniz, saflarınızı dosdoğru yapınız) uyarılarını sürekli tekrarlamıştır.

SAFLARI SIK VE DÜZGÜN TUTMANIN EHEMMİYETİ

Hz. Peygamber, cemaatle eda edilen namazlarda saf düzenine ciddi önem vermiş, saflarını düzgün tutmayanların, bu işi ciddiye almayanların kalplerine ihtilaf, ayrılık, tefrika gibi unsurların sirayet edeceğini bildirmiştir. Bu açıklamadan; namazda başlayan düzensizliğin mü’minlerin birliğini sarsacak şekilde sosyal hayata da yansıyacağını anlamak mümkündür ki müslümanların günümüzdeki bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı bunun en mühim delili olabilir.

Namazlarda safları düzeltmek İmamı Âzam, İmam Şafiî, İmam Mâlik hazretlerine göre sünnettir. Hz. Ömer, safları düzeltmek için hususi adamlar görevlendirmiş, Hz. Ali namaza duracağı zaman safları teftiş etmiş, gereken düzeltmeleri yaptıktan sonra namaza durmuştur. [16]

SAF DÜZENİ NASIL SAĞLANIR?

Saf düzenine gelince; imama uyacak kişi sadece bir erkek ise, imamın sağına durur. Soluna ve arkasına durmak sünnete aykırı olduğu için mekruhtur. İmama uyanlar birden çok iseler, imamın arkasına dururlar. İmama uyacak tek kadın ise, imamın arkasına durur. Cemaat çoğalıp saf teşkil edecekse saf düzeni, önce erkekler safı, onun arkasında çocuklar safı ve onun arkasında kadınlar safı olacak şekilde yapılır. Kadınların cemaate katılmaları durumunda saf düzenine riayet edilmesi gerektiği hususunda âlimlerin görüş birliği vardır. Buna göre kadınların, safın en gerisinde, erkeklerin-varsa çocukların- arkasında namaza durmaları gerektiği söylenmiştir.

Cemaatle kılınan namazlarda, imamet görevinde bulunanların, yukarıda açıklanan kurallara dikkat etmeleri, cemaatlerini bu konuda irşat etmeleri, usanmadan her seferinde Hz. Peygamberimizin uyguladığı gibi hareket etmeleri namazın iç disiplini, huzuru ve huşuu açısından büyük önem taşıyor. İmamet hizmetinde bulunan görevlilerin, cemaatle kılınan namazlarda Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî’deki imamların “sevvû sufûfeküm rahimekümüllâh, ittesılû, i’tedilû rahimekümüllâh: saflarınızı düzeltin, aranızı bitiştirin, saflarınız dosdoğru yapın, Allah size merhamet etsin” gibi safların düzeltilmesi için yaptıkları uyarılar gibi, cemaate hatırlatmalarda bulunmaları mühimdir. Zira Mescid-i Haram’daki ve Mescid-i Nebevî’deki imamların gerçekleştirdiği bu ikazlar, hadis-i şeriflerden yansıyan ya da tıpa tıp onlardan alınan mesajlardır.

Kanaatimize göre toplumumuzda çoğunlukla bu sünnet, ihmal edilmektedir ki, bu durumun sünnetle bağdaşması düşünülemez. Hatta öyle ki, daha cemaat safı düzeltemeden, kamet bitmeden alelacele namaza başlayan görevlilerin olduğu görülmektedir. Ya da kamet getirilirken ses gürültüsü içerisinde anlaşılmayan hatırlatma ve uyarılar yapılmaktadır. Bütün bunların tekrar gözden geçirilmesinin faydalı olacağı bir gerçektir. Allah hepimize huşu ve huzurla namaz kılmayı lütfetsin.

Dipnotlar: 1) Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009. S. 1676. 2) Sâffât, 37/1. Ayrıca bkz. Fecr, 890/22; Sâffât, 37/165. 3) İsfehânî, el-Müfredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, Tercüme, Yusuf Türker, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007, s. 861; Asım Efendi, Kamus Tercümesi, Asitâne Yayınevi, İstanbul, ts. (tıbkı basım), II, 793-794. 4) Bkz. Nûr, 24/41, Mülk, 67/19; İbn Manzûr,Lisânü’l-Arab, Beyrut, 1999, V, 363-364. 5) Bkz. Kehf, 18/48; Sâffât, 37/165; Saf, 61/4; Nebe’, 78/38; Fecr, 89/22. 6) Buharî, Meğâzî, 77, Cihad, 97; Müslim, Cihad, 78; Küsûf, 3; Müsâfirûn, 310; Ahmed b. Hanbel, I, 232; III, 157, IV, 446; nesâî, Havf, 8. 7) Müslim, Salât, 119; Ebû Dâvûd, salât, 93,96. 8) Ahmed b. Hanbel, III/154; Nesâî, İmamet, 28. 9) Ahmed b. Hanbel, III, 113; Buhârî, Ezân, 75. 10) Ebû Dâvûd, Salât, 94. 11) Ahmed b. Hanbel, III, 103; Buhârî, Ezân, 74; Müslim, Salât, 126; Tirmizî, Mevâkît, 53. 12) Müslim, Salât, 128; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 13) Ahmed b. Hanbel, IV, 297; Müslim, Salât, 127; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 14) Ahmed b. Hanbel, IV, 23; İbn Mâce, İkâmet, 54. 15) Ahmed b. Hanbel, III, 354; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 16) Geniş bilgi için bkz. Ahmed Davudoğlu, Sahihi-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul, 1975, III, 1381. 17) Yunus Apaydın, İlmihal, Divantaş, İstanbul, ts, I, 273-274, içinde.

Kaynak: Doç. Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 324

https://www.islamveihsan.com/namazda-saf-duzeni-nasil-olmali.html

1. Peygamber Efendimiz (asm): “Meleklerin Rableri huzurunda saf bağlayıp durdukları gibi saf bağlasanız ya!” buyurmuş. Ashab, "Yâ Resûlallah! Melekler Rablerinin huzurunda nasıl saf bağlayıp dururlar?" diye sorduk. Şöyle buyurdu: “Onlar öndeki safları tamamlayıp birbirine perçinlenmiş gibi bitişik dururlar.” (Müslim, Salât 119; bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; Nesâî, İmâmet 28)

2. Resûlullah (a.s.m.) ashâbının gerilerde saf tutmaya çalıştığını gördü; bunun üzerine onlara:“Öne doğru gelin ve bana uyun! Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir topluluk devamlı surette gerilerse, Allah onları geri bırakır.” buyurdu. (Müslim, Salât 130; bk. Ebû Dâvûd, Salât 97; Nesâî, İmâmet 17)

3. “Safları düz tutunuz. İleri geri durmayınız. Sonra kalpleriniz de birbirinden farklı olur. Aklı başında ve bilgili olanlarınız benim arkamda, onlardan sonra gelenler daha arkada, daha..."

4. “Saflarınızı düz tutunuz. Zira safların düz olması namazın tamam olmasını sağlayan hususlardan biridir.” (Buhârî, Ezân 74; Müslim, Salât 124)

5. “Saflarınızı dümdüz tutunuz ve birbirinize sımsıkı yapıştırınız. Zira ben sizi arkamdan da görüyorum.” (Buhârî, Ezân 72; Müslim, Salât 125)

6. “Saflarınızı düzeltiniz, yoksa Allah Teâlâ’nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz.” (Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127)

7. “İleri geri durmayınız. Sonra kalpleriniz de birbirinden farklı olur. İlk saflarda bulunanlara Allah rahmet, melekler de dua eder.” (Ebû Dâvûd, Salât 93; bk. Nesâî, İmâmet 25)

8. “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lutfetmez.” (Ebû Dâvûd, Salât 93, 98)

9. “Saflarınızı sık tutunuz. Safların arasını yanaştırınız. Boyunlarınızı bir hizâya getiriniz. Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, saffın boş kalmış aralıklarından şeytanın bodur, kılsız siyah koyun gibi girdiğini görüyorum.” (Ebû Dâvûd, Salât 93; bk. Nesâî, İmâmet 28)

10. “Önce ilk safı tamamlayınız; sonra arkadaki safları doldurunuz. Şayet eksik kalırsa, son..."

11. “Şüphesiz Allah safların sağ tarafında bulunanlara rahmet eder; melekleri de dua ederler.” (Ebû Dâvûd, Salât 95; bk. İbni Mâce, İkamet 55)

12. “İmamı ortanıza alınız ve saflardaki boşlukları doldurunuz.” (Ebû Dâvûd, Salât 98)

13. "Erkeklerin en çok sevap kazanacağı saf ilk saf, en az sevap kazanacakları saf son saftır. Kadınların en çok sevap kazanacağı saf son saf, en az sevap kazanacakları saf ise ön saftır." (Müslim, Salât 132; bk. Ebû Dâvûd, Salât 97; Tirmizî, Mevâkît 52)

https://sorularlaislamiyet.com/cemaatle-namaz-kilmanin-onemi-nedir-ilk-safta-yer-almanin-saflari-sik-ve-duzgun-tutmanin-sevabiyla-0

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Kötü Huyun Ameli Bozması



(Müminler, muhakkak kurtuluşa ermiştir. Namazlarını huşu içinde kılar, boş ve lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet ederler.) [Müminun 1-8]

(Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını isteyip sabreder ve kötülüğü iyilikle savarlar.) [Rad 20-22]

([Müminler] büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler.) [Şura 37,38]

(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her işte Allah’ın rızasını gözetir. Acele etmez, ilim sahibidir, haramlardan kaçar.) [Deylemi]

(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.) [Taberani]

(Güzel ahlak, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlak ise, salih amelleri, sirkenin balı bozduğu gibi bozar.) [İ. Hibban]

(Allahü teâlâ indinde kötü ahlaktan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlaklı bir günahtan tevbe edip kurtulursa, bir başka günaha düşer. Hiçbir vakit günahtan kurtulamaz.) [İsfehani]

(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlaklı kimsenin tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahtan tevbe ederse kötü ahlakı sebebiyle, daha büyük günah işler.) [Taberani]

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1230

“Sadakalarınızı, başa kakma ve eza vermek suretiyle iptal etmeyin.” (Bakara, 2/264)

844. Dahhak Allah'u Teâla'nın: "Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise (ibadetlerin) en büyüğüdür" ANKEBUT Suresi 45. ayeti hakkında şöyle demiştir: "Vaktiyle İbn Mesud şöyle diyordu: Muhakkak ki Nebi' sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyordu: 'Allah'a itaat etmeyen kimsenin namazı yoktur. Her kim hayasızlık ve kötülüğü bırakırsa o kimse muhakkak ki namaza itaat etmiş olur.' Taberi 25491 Abdullah B. Mübarek Kitabuz Zühd ver Rekaik s.191

Hadis-i şerifte, (Gıybet etmek, söz taşımak, yalan yere yemin etmek, namahreme şehvetle bakmak orucu bozar)buyuruldu. (Deylemi)

İmam-ı a’zam hazretleri, bu hadis-i şerifi açıklıyor ve (Bu günahlar orucun sevabını bozar, sıhhatini bozmaz, oruç mekruh olur) buyuruyor. Yani bu günahları işleyen, oruç borcundan kurtulursa da, oruca mahsus olan büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şerifte, (Nice oruç tutan vardır ki, açlık ve susuzluktan başka bir şey elde etmez) buyuruldu. (İbni Mace)

Hadis-i şerifte (Oruç ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur. Oruçlu, cahillik edip de kötü söz söylemesin! Kendisine sataşana, “ben oruçluyum” desin!)buyuruldu. (Buhari)

Ebu Uzeynetus Sadefi ve Süleyman b. Yesar’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kadınların şerlisi kendini beğenip kibirlenen ve (açılıp saçılarak) teberrüc yapanlardır. Onlar münafıktırlar. Bu yüzden kadınlardan cennete girecek olanlar ayağı sekili karga gibi azdır.” Sahih. Beyhaki (7/82) İsmail el-İsbehani (Kıvamu’s-Sunne), Tergib ve Terhib (1527) Taberi Tarih (11/590) İbni Hacer el-İsabe (7/9) Camiüs Sağir (4092, 9180) Elbani Sahihul Cami (3330) Feyzul Kadir (3/493) Muhlis El-Aşir (214/2) Dürrü Mensur (8/156) İbnu Katan Kitabun Nazar (s.177) Ebu Ubeyd Garibu’l-Hadis (3/101) Elbani Sahiha (1849)

Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap işleyemez olur) buyuruyor. (Bezzar)

Hadis-i şerifte, (Her mümin affedilir, ancak günahını başkalarına açıklayan hariç) buyuruldu. (Buhari)

Abdullah b. Ömer’den rivayete göre Resûlullâh şöyle buyurmuştur: “İçki içen kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz. Tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder. Yine içki içmeye dönerse Allah kırk gün onun namazını kabul etmez. Tevbe ederse Allah yine tevbesini kabul eder. Yine içki içmeye dönerse Allah kırk gün onun namazını kabul etmez. Tevbe ederse yine tevbesini kabul eder. Dördüncü sefer içki içmeye devam ederse yine kırk gün o kimsenin namazını kabul etmez tevbe etse bile tevbesini de kabul etmez ve ona Cehennemde Habal nehrinden içki içirir.” Bunun üzerine Ey Ebû Abdurrahman Habal nehri nedir? Diye soruldu. O da dedi ki: Cehennemliklerin irinlerinden meydana gelen bir ırmaktır.” (Tirmizî, Eşribe, 1; Ebû Dâvûd, Eşribe, 5; İbn Mâce, Eşribe, 1)

günahlar iki çeşittir

1- alenen işlenen günahlar yani bu günahı işlerken hem kul hakkına giriliyor hem de günah işlediğinize diğer insanları şahit tutuyorsunuz onun için burada hem işlenen fiilin günahı var hem şahit tuttuğunuz kişi (yani günah işlerken sizi gören herkes) ahirette günah işlediğinize şahitlik yapacak ve kul hakkı kısmı yani kişi sizi görüp günaha yöneldi ise ona kötü örnek oldu iseniz bir de saptırma günahı kazanıyorsunuz

2- gizli işlenen günahlar bu günah sadece Allah’la sizin aranızda ise ve gerçekten pişmanlıkla Allah’ım affet derseniz inşallah affınız olacaktır

Soru: --Bir insan İslam'ı biliyor, kendisi müslüman ama, namazlarında ihmalde bulunuyor. Ne dersiniz?

--Namaz, oruç, hac, zekât veya diğer ibadetlerden bir tanesi yapılmadığı zaman, farz yerine getirilmediği zaman, Allah onu cezalandırır, günah yazar. Ama ne kadar ceza verecek, ne yapacak, kendisi bilir. Bazen bir küçük terbiyesizlikten dolayı, çatır çatır cehennemde yakar. Bazen de kulun gönlünün paklığından, temizliğinden dolayı affedebilir.

Yalnız, fıkıh kitaplarında, itikad kitaplarında yazılan şudur ki: Bir insan ibadetleri yapmasa, inancı itikadı olsa, İslam'dan çıkmaz. Müslümandır ama, günahkâr, kusurlu, eksikli, suçlu müslümandır. İşi Allah'a kalmıştır. Sonradan tövbe edip doğru yola geldiği zaman, eğer Allah affederse, affeder. Affetmezse; o ihmali kadar cehennemde yanar, azabını görür. Ondan sonra, imanı dolayısıyla kurtulur amma, Peygamber Efendimiz SAS'in bir hadis-i şerifini bu sözümün arkasından hatırlatıvereyim; diyor ki: "Cehenneme düşmemeğe çalışın!.." Çünkü, cehenneme insan bir kere düştü mü, sonunda çıkacak bile olsa, --öyle bir şeyler söylüyor ki Peygamber Efendimiz, hesaplıyoruz-- milyonlarca sene kalıyor. En aşağı ikiyüzelli sene kalıyor.

Sonra, cehennemdeki azabları küçük görmemek lâzım!.. Cehennemde meselâ, cehennem ehlinin zakkum yiyeceği söyleniyor. Zakkumun dünyada bile zehir olduğunu artık gazetelerden anladınız. "Cehennemin zakkumundan bir damla dünya denizlerine damlasaydı, bütün dünya denizlerini zehir gibi acı yapardı." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz... Cehennemde onu böyle, sabah akşam yiyen bir insanın ne ızdırab çekeceğini, ne azaplar göreceğini tahmin edebilirsiniz.

O bakımdan cehenneme düşmeyecek şekilde tedbir almak, akıllı insanların yapması gereken doğru iştir. Cenneti kazanmak için çalışmak çabalamak, akıllı insanların işidir. Günaha ancak cahiller cesaret eder. Yoksa, "Günahın büyüğü küçüğü olmaz!" diyor bazı büyüklerimiz... Çünkü, günahı kime karşı yapıyorsun? Kime asi geliyorsun? Allah'a...

Asi geldikten sonra, bakarsın Allah bir sille tokat indirtir ki, helâk olursun!.. İnsanın malına geliyor, arabasına geliyor, evine geliyor... Vücuduna amansız hastalık geliyor. O zaman diyar diyar şifa arıyor, çare arıyor. "Bunun çaresi nedir?" diye gözyaşları içinde arıyor. Sen ilk önce edepsizlik yaptın, bu ceza ondan geldi. Onun için dünyada da çeker, ahirette de çeker. Bu hususlarda hiç bir kimse gevşek olmasın!..

Soru: --Kıldığım namazdan feyz alamıyorum; ne tavsiye edersiniz?

--Feyz almak için çok şeyler lâzım; başta, lokmanın helâl olması lâzım!.. Haram lokma ile feyizli ibadet yapılmaz. Lokma haram... Midesinde duruyor... Allah sevmez ki!.. Sevilmeyen bir kimse senin kapına gelmiş, kapıyı çalmış, içeri girmek istiyor. Nasıl bakarsın? Düşün, ordan anla!

Lokma helâl olacak; bir... Abdesti tamam olacak; iki... Yüz numaraya gidiyorlar, doğru düzgün istibrâ, istincâ olmuyor. Üstleri, başları temiz olmuyor. Paçalı pantolonların paçaları yerleri süpürüyor. Şimdi bizim pantolonlarımızın hepsi, --moda dolayısıyla-- paçaları arkadan yerleri süpürür. Temiz şeyler gelir, pis şeyler gelir. Elbisesi temiz olmayınca, namaza tesir eder. Bilgisi az, söylediği söz hakkında bilgisi yok, tekbir hakkında bilgisi yok... Tabii ordan huzur alamaz.

Onun için bir kere helâl lokma yesin!.. Ondan sonra, abdestini düzgün alsın!.. Ordan başlıyor iş... Dualarını yapa yapa güzel abdest alsın!.. Temiz olsun; hem kalbi temiz olsun, hem elbisesi temiz olsun!.. Ondan sonra, biraz dinî bilgi sahibi olsun, dinî kitapları okusun!.. "Allahu ekber" ne demek, "Sübhânallah" ne demek? Fâtihâ'nın mânâsı ne, İhlâs'ın mânâsı ne?. Namazda rükû ne oluyor, secde ne oluyor; bunları düşünsün tefekkür eylesin!.. O zaman inşaallah feyzini çok alacak, Allah'ın lütfuyla...

Soru: --Müslümanım deyip namaz kılmayan kimseyi, namaz kılması için zorlamak var mıdır?

--Vardır. Çocuğu ise, döğecek bile... İlk Önce ikaz edecek, biraz korkutup alıştıracak. Büyük insanda, mezheplere göre târikus salâtın, namazı terkedenin hükmü nedir diye çeşitli görüşler olmakla beraber, kılmamakta ısrar ederse hapis bile edilir; sen niye kılmıyorsun diye...

Soru: --Sandalyede namaz kılınır mı? Bugün bazı camilerde ön safa sandalye konulması doğru mu?

--Bir insan namazı ayakta tam kılabilirse ayakta kılar. Kılamazsa, oturarak kılması caizdir. Kılamazsa, başıyla imâ ederek kılması olur. Mazereti ağırlaştıkça, namazı da hafifler, rahatlaşır.

Onun için, insan oturarak namaz kılabilir. Fakat, sandalyeyi camiye getirmek ve camide sandalyeyle namaz kılmak doğru değildir. Adam sandalyesini yükleniyor sırtına, camiye getiriyor, kenara koyuyor, orda kılıyor. Arkada kılıver, ayağını uzatarak otur. Yâni, sandalye olmadığı yerde, eğilemeyen insan başka türlü oturabilir. Camilerin tertibini bozmayalım, bid'atlar çıkarmayalım!..

Soru: --Bir arkadaş hem namaz kılıyor, hem içki içiyor. "Bu kötü alışkanlığını bırak!" dediğimizde, "Onun yeri ayrı, onun yeri ayrı..." diye cevap veriyor. İkisinin bir arada yapılması hakkında bilgi verir misiniz?

--Aziz ve muhterem kardeşlerim, bu çok büyük bir hastalıktır. Bizim Türkiye'de müslümanlar, fikrî bakımdan çok çeşitli hastalıklara tutulmuşlardır. Kimisi veremden beterdir, kimisi kanserden beterdir, kimisi AIDS'ten beterdir. Bir büyük meşhur fikir hastalıklarından bir tanesi budur. "Onun yeri ayrı, onun yeri ayrı..." Öyle saçma şey mi olur? Bu kadar saçma şey olamaz yâni... İnsan Allah'ın emrini tutacak, Allah'a teslim olacak. Müslüman ne demek, müslim ne demek? Kendisini Allah'a teslim eden kul demek...

Hani geliyor askerlik şubesine, 19 yaşında - 20 yaşında delikanlı... Diyor ki: "Tamam, ben geldim; filâncanın oğlu falancayım, askerlik yapmağa geldim!" diyor ya... Müslim ne demek? Kendini Allah'a teslim eden... Onun emrini tutacak; onun emrine razı, buyruğuna razı... Haramlarını haram belleyecek, haramlardan sakınacak... Helâlleri helâl belleyecek, emirleri emir belleyecek, yapacak... Müslüman bu demek... "Yâ Rabbi ben senin buyruğunu tutmağa razı oldum. Tevbe ettim, yanlış yolu bıraktım, doğru yola geldim." demek...

Şimdi böyle söyleyen insanların hali ne olur, biliyor musunuz? Sonunda imansız gider. Çünkü oyuna gelmez bu iş, oyuncak değil; alaya gelmez!.. İnsan elinden geldiğince Allah'ın yolunda gitmeğe çalışacak, her günahtan kaçınmağa çalışacak!..

Hattâ büyüklerimiz demişlerdir ki: "Günahın küçüğü bile olmaz."

--Canım küçük günah aldırma!..

--Hayır! Küçük günahlar bile yapıla yapıla büyür, ejderha gibi olur. Solucan gibiyken ayağınla def edebilecekken, ejderha gibi olur, yedi başlı olur. Ondan sonra, padişahın oğlu gelse kesemez kafasını...

O bakımdan bu kötü huyları atmak lâzım!.. Bu çok fena bir hastalıktır.

--Onu da yaparım, onu da yaparım... Onun yeri başka, onun yeri başka...

--Haa, böyle yaparsan cehenneme gidersin. Çünkü bu, Allah'ın diniyle alay etmek gibidir. İnsan elinden geldiğince Allah'ın yolunda gitmeğe çalışacak da, nefse uyarsa, şeytana uyarsa, ayağı kayarsa kayacak; o ayrı... Kayarsa, yine tevbe edecek, yine yola gelecek. Ama "Onun yeri başka, onun yeri başka..." diye haramı helâl sayarsa, o zaman kâfir olur insan... Bu, küfür kokan bir duygudur, çok tehlikeli bir hastalıktır.

Bir de "Zaman sana uymazsa, sen zamana uy!" diyorlar. Bu da "Bu zaman küfür zamanıdır, gel kâfir ol!" demenin bir başka ifadesidir. Öyle şey yok!.. İslam'ın emirleri 1400 yıldır hep aynıdır. Kâinat var olduğu müddetçe, kıyamet kopuncaya kadar hep aynı olacaktır, hiç değişmeyecektir. İçki haramsa, haramdır. Namaz farzsa, farzdır.

--Üç vakte indiremez miyiz?

--Hayır! Dörde de indiremezsin, üçe de indiremezsin, bire de indiremezsin.

--Pazar günleri kılsak olmaz mı?

--Hıristiyanlar öyle yapıyor. Onlar dinlerini kestiler, kestiler, kestiler... Onların dinleri artık işe yaramaz hale geldiğinden, Allah İslam'ı gönderdi. Bozdukları için gönderdi. Bozmasalardı devam edecekti. Kâfirler gibi, hristiyanlar gibi olmayalım!.. Allah'ın emirlerini ciddiyetle uygulamağa çalışalım.

Eğer ciddiyetle uygulamazsa insan, bir edepsizlikten, bir böyle şapşal konuşmaktan, bir böyle edepsizce düşünceden dolayı --Allah saklasın-- öyle bir felâkete uğrar ki, belini doğrultamaz. Sülâlesinin beli doğrulmaz. Onun için bu gibi hallere düşmeyin!..

Müslüman nasıl olacak? İmana geldikten sonra tekrar günah işlemekten, tekrar o eski hale gelmekten, ateşe atılmaktan korkar gibi korkacak!..

Bunlar züğürt tesellisidir, beynamaz özrüdür. Günaha devam etmek için şeytanın uydurduğu bahanelerdir. Şeytan insana çok bahaneler bulur, insanları çok aldatır. Zâlimi zulüm yönünden aldatır, âbidi ibadet yönünden aldatır; ille bir kusura, günaha sokar. Bu kardeşimizi de demek ki öyle aldatıyor. "Onun yeri ayrı, onun yeri ayrı..." O zaman insan mahvolur. Allah saklasın...

Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki Allah-u Teâlâ Hazretleri: (Efetü'minûne biba'dıl kitâbi ve tekfurûne biba'd) "Allah'ın bazı ayetlerine, kitabının bazı cümlelerine inanıyorsunuz da, ba'zılarına kâfir mi oluyorsunuz? Bunun cezâsı ne kadar büyüktür, biliyor musunuz?" diye Allah-u Teâlâ Hazretleri, böyle ikili, kaypak, oynak olanların cezâsının büyüklüğünü bildiriyor bu ayet-i kerimede... Sakın ha, böyle cahilliklere düşmeyin!..

Soru:--Çalıştığımız yerde namaz kılmaya müsaade etmiyorlar. Bu durumda kılamadığımız namazları eve gittikten sonra kaza etsek olur mu?--Olmaz!.. Namazın farzlarından birisi de vakittir. Vaktinde edâ edilmesi farzdır. Bir farz yerine gelmemiş oluyor. Dünya üzerinde sadece o işyeri olmadığına göre, daha binlerce, milyonlarca işyeri olduğuna göre, ya o işyerinde namaz kılmayı sağlayacak, rica ederek, anlatarak; ya da kendisine daha iyi bir iş arayacak!..

Kaynak: M. Esad Coşan - Güncel Meseleler 2

http://www.namazzamani.net/turkce/esadcosan.htm