12 Aralık 2020 Cumartesi

içki içmek büyük günahtır, içki içene kız verilmez





şarap içki'nin kötülüğü ile İlgili Hadis-i Şerifler

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” MAİDE SURESİ 90

Ebu Hureyre (Radıyaliahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur. "Zina eden, zina ederken mümin olarak zina etmez, şarap içen, içerken mümin olarak içmez, hırsız çalarken, mümin olarak çalmaz, halkın gözleri önünde kıymetli bir şeyi zorla yağma ederken de mümin olarak yağma etmez." (Buharı, Mezalimdi, No:2343, 2/875, Müslim, İman:24, No:57, 1/76, Ebu Davud, Sünnet:16, No:4689, 2/633, Nesâî, Sârikıl, No:4885,8/435, Tirmizî, lman:ll, No/2625,5/15) Nesâî'nin rivayetinde burada şöyle bir ilâve vardır: "Bu günahları yapan islâm ipini boynundan çıkarmış olur, tövbe ederse, Allah-u Tealâ tövbesini kabul eder." (Nesâî, sâriki, No:4887,8/436)

83 - İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İçki içenlerle oturmayın, hastalarını ziyaret etmeyin, cenazelerinde bulunmayın, şüphesiz ki içki içen kıyamet günü yüzü karartılmış, dili göğsüne sarkıtılmış, salyası karnı üzerinde akarak gelecektir, her gören Ondan tiksinecektir." (Ibni Adiyy, el-Kâmil, 2/214, Abdürrezzak, el-Musannef, No:17074,9/240)

Ibni Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim aklını giderecek bir içki içerse, muhakkak ki büyük günahlardan birini işlemiştir." (Beyhakî, Şuabu'l-İman, No:5599,5/13, Ebu Yâ'lâ,Müsned, No:2348,4/235)

İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur. "Kızını veya ailesinden birini içki içen biriyle evlendiren, sanki onu cehenneme sürüklemiştir." (İmam-ı Zebîdî, İthaf, 5/350, Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummal, No:13219,5/357)

Ali (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Tealâ benim lisanımla şarabı yasak ettikten sonra onu içen, kız isterse evlendirilmez, şefaat (herhangi bir işte aracılık) isterse şefaat edilmez (işi görülmez), (bir şey) söylerse tasdik edilmez, kendisine bir emanet teslim edilmez, eğer ona bir şey emanet edilip de onu yer veya yedirirse, o emanetin sahibi ne Allah'tan bir sevap alabilir, ne de Allah ona emanetini geri verir."(Ali el-Müttakî, Kenzü'l-Ummal, No:13231,5/361)

Hazreti Osman (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Pisliklerin anasından sakının, çünkü sizden önce geçenler içersinde ibadete devam edip kadınlardan uzak duran bir adam vardı. Zinakâr bir kadın onu görüp (ona aşık olup) hizmetçisini göndererek 'Bir hususta şahitlik için seni davet ediyoruz' dedi. Bunun üzerine o kişi (hizmetçinin peşinden gidip, gösterdiği eve) girince, o hizmetçi her girdiği kapıyı arkasından kapattı, neticede o kişi çok güzel bir kadının yanına vardı. O kadın oturmuş, yanında da bir çocuk ve içinde şarap bulunan bir kap vardı. Kadın o zata: 'Ben aslında seni bir şahitlik için çağırmadım velâkin seni çağırdım ki, ya bu çocuğu öldüresin ya benimle zina edesin veya bu şaraptan bir kâse içesin, bunlardan birini yapmadığın takdirde bağırıp seni rezil ederim' dedi. O kişi başka çaresi olmadığını anlayarak, 'Bari bana şu şaraptan bir kâse içir' deyince, kadın ona şaraptan bir kâse sundu, sonra o,'Yine ver' diye şarap içmeğe devam etti. Neticede kadınla zina etti ve çocuğu öldürdü. O hâlde şaraptan sakının, çünkü bir kişinin göğsünde iman ile şarap içmeğe devam etmek vallahi asla birleşmez. Onlardan birinin diğerini çıkarması yakındır." (Beyhakî, Şuabu'l-iman, No:5586, 5/10, Nesâî, Eşribe:44, No:5682, 8/718, İbni Hıbban, Mevâridü 'z-Zam 'ân, No:1375,4/342, Abdürrezzak, Musannef, No:l 7060, 9/236)

Cabir (Radıyaliahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allaha ve ahiret gününe iman ediyorsa, üzerinde şarap (kadehleri) döndürülen bir sofraya oturmasın." (Tirmizî, Edep: No:2801,5/113, Taberânî, el Mu 'cemü 'l-Evsat, No:8210,9/100)

"Hiçbir şeyi Allah'a ortak kılma, hatta param parça edilsen, ateşlerde yakılsan da; bile bile hiçbir namazını terketme; kim namazı bile bile terkederse ondan Allah'ın zimmeti (garantisi) kalkar; içki içme, çünkü o, bütün kötülüklerin anahtarıdır." Kütüb-i Sitte 7177

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: Allah’a ve ahirete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da oturmasın Taberani

"Resülullah aleyhissalatu vesselam içki ile ilgili olarak on kişiye lanet etti: "Hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla sıkana ve sıktırana, içene ve sâkilik yapana, taşıyana ve taşıtana, satana ve satın alana, bağışlayan, bunun parasını yiyen." Tirmizi Büyü 59, (1295)

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: - "Şarap içme. Çünkü o her kötülüğün anahtarıdır!" Kütübü Sitte 6962 - "İçki müptelası (=şarap düşkünü), (günah yönüyle) puta tapan gibidir." Kütübü Sitte 6965

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: “Her sarhoşluk veren şey içkidir ve her sarhoşluk veren şey haramdır. Bir kimse dünyada şarap içer de ona devam ederken tevbe etmeden ölürse, âhirette (Cennet) şarabı içemez.” Müslim, Eşribe, 73, 77. Buhârî, Eşribe, 1

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi asla cennete giremeyecektir. Deyyus olan erkekler, erkeğimsi kadınlar ve içki müptelaları” Bunun üzerine sahabeler: “Ey Allah’ın Rasulü! İçki müptelasını anladık, Deyyus olan erkekler ne demektir?” dediler. Buyurdu ki; “Ailesinin yanına kimin girdiğini önemsemeyen kimsedir” Dedik ki: Ya erkeğimsi kadınlar? Buyurdu ki; “Erkeklere benzeyen kadınlardır” (Beyheki, Şuab’ul İman: 10310) Hadisin başka bir lafzında ise deyyus şu şekilde tanımlanmaktadır: وَالدَّيُّوثُ “، الَّذِي يُقِرُّ فِي أَهْلِهِ الْخَبَثَ…“Ailesi hakkında kötü şeyleri (ahlaksızlığı) umursamayan kişi(de cennete giremez)” (Müsned-i Ahmed, no: 5372) Tibi, bu hadisin şerhinde şöyle demektedir: أي الذي يرى فيهن ما يسوءه ولا يغار عليه ولا يمنعهن “Yani, ailesinde hoşuna gitmeyecek davranışlar gördüğü halde ne kıskanan ne de engellemeye çalışan kişidir.” (Şerh’ul mişkat, 6/2556)

Muaz ibni Cebel (Radıyaliahu Anh)dan rivayet edildiğine göre bir adam 'Ya Resulallah! Bana bir amel öğret ki onu yaparsam cennete gireyim' dediğinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Yakılsan da Allah'a hiçbir şeyi ortak koşma. Seni bütün malından çıkarsalarda ana-babana itaat et. Şarap içme, çünkü o bütün serlerin anahtarıdır, kasten namazı sakın terketme, çünkü namazı kasten terkedenden Allah'ın zimmeti berî olur (azap etmeme teminatı kalkar). İdare makamının sana lâyık olduğunu bilsen de, yetkililerle münazaa etme (çekişme), lütfundan ailene infakta bulun, fakat onlardan sopayı kaldırma, Allah yolunda onları korkut. Ganimet malında hainlik yapma ve harpten kaçma." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebir, No:156, 20/82, Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:22136,8/249, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, No:2204,3/256, İbni Mace, Fiten:23, No:4034,2/1339)

İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke-i Mükerreme'yi fethettiğinde şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah ve Resulü içki içmeyi ve parasını size haram kılmıştır, lâşeyi yemeği ve parasını size yasaklamıştır, domuzlan, onları yemeği ve parasını da size haram etmiştir. Bıyıklan kısaltıp sakalları salıverin, peştemalsız sokaklarda gezinmeyin, bir başkasının âdetini yapan şüphesiz ki bizden değildir." (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, No:4922,10/194)

Abdullah ibni Amr (Radıyaliahu Anh) şöyle buyurmuştur: "İçki içenlere Selâm vermeyin." (Buharî,îsti'zan:21,5/2308)

Ulemanın beyanına göre, içki içen fasık ve mel'undur. Üzümü alıp kendi şarap yaparsa iki kere lanete uğrar, başkasına içirdiğinde ise üç kere mel'un olur. Bundan dolayı tövbe etmedikleri sürece bu kişilerin hastalandıklarında ziyaret edilmeleri ve kendilerine selâm verilmesi yasaklanmıştır. Tövbe edenin ise Allah-u Tealâ tövbesini kabul eder. Bütün bu hadis-i şeriflerin ve rivayetlerin sarahati ve delaletiyle anlaşılmaktadır ki, bir damla da olsa şarap içmek günah-ı kebair'dendir. Yine böylece şarabın dışındaki diğer bütün sarhoş edici sıvı veya esrar, eroin gibi katı maddelerden her hangi birini içmek veya kullanmak aynen haramdır ve büyük günahlardandır.

http://www.risaleforum.com/islami-nitelikli-yazilar/28472-ickinin-zemmiyle-ilgili-hadis-i-serif-ve-rivayetler-tefsir-ruhu-l-furkan.html

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) [Nesai]

(İçkide ilaç özelliği yoktur. Hastalık yapar.) [Müslim]

(İçki, bütün kötülüklerin başıdır.) [Taberani]

(İçki kötülük doğurur.) [Beyheki, Ruzeyn]

(İçki her kötülüğün anahtarıdır.) [İbni Mace]

(İçki içenin haya perdesi yırtılır, şeytan ona yoldaş olur, her kötülüğe sevk eder ve her iyilikten alıkoyar.) [Taberani]

(Çalgılar çoğalır ve içkiler içilirse, yere batmak, başka kılığa çevrilmek gibi belalar gelir.) [Tirmizi]

(İçki içilir, kötü kadınlar çoğalırsa, erkek erkekle, kadın kadınla yetindiği zaman, çeşitli belalar gelir.) [Beyheki]

(Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.) [Tirmizi, Hakim, Nesai]

(Kişi, mümin olduğu halde zina ve hırsızlık edemez, içki içemez. Bunları yapan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur. Tevbe ederse, Allahü teâlâ tevbesini kabul eder.) [Nesai]

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) [Nesaî]

Hep büyük günah işleyen, namaz kılamaz, haramlara önem veremez, Allah korusun imanını kaybedebilir. Bunun için içki içenin ve diğer büyük günahları işleyenin bir gün iman nuru sönebilir. Atalarımız, (Su testisi su yolunda kırılır) demişlerdir. Her su testisi, su yolunda kırılmadığı gibi, her içki içen de imansız ölür denemez. Fakat devamlı işlenen günahlar, insanı küfre sürükler. Kur’an-ı kerimde mealen, (Namaz, her kötülükten alıkoyar) buyuruluyor. (Ankebut 45) içki namazdan alıkoyuyorsa içki içmemek için başka neden aramaya gerek yoktur

alkol içenler; trafik kazası yapıyor, katil oluyor . zina yapıyor, yuva yıkıyor. siroz olup, vücuduna zarar veriyor. sarhoş olup, çocuğunu dövüyor. alkol’un yasaklanma zamanı gelmedi mi?! "Alkol Yasaklansın"

her sene onbinlerce kişi alkol sebebi ile hayatını kaybediyor. Cinayetlerin %85’i, tecavüz ve şiddet olaylarının %50’si, trafik kazalarının %60’ı kadına şiddetin %70’nin sebebi alkol "Alkol Yasaklansın"

İçki İçmek Neden Haram?

https://www.islamveihsan.com/icki-icmek-neden-haram.html

25 Kasım 2020 Çarşamba

6284 ve istanbul sözleşmesi kadını korumuyor ve aileyi yıkıyor!









İddia edilenin aksine, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 öncesinde Kadın cinayetleri daha düşüktü! Şiddetin asıl sebebi: Boşanma evresi ve sonrası, yasa ve yargı yoluyla erkeğe uygulanan psikolojik şiddettir. islam'ın emrettiğini yasaklamak fitne üretir!


neden kadınlarla ilgili paylaşım yapıyorum!; kadın bozulunca toplum bozulur. onun için kadını bozmak için uğraşıyorlar. kadınların bozulmasının ilk nedeni erkeklerle çalışmaktır! #İstanbulSözleşmesiRezalettir Kadınların Çalışmasının Topluma Verdiği Zararlar! http://mustafa1senyurt.blogspot.com/2016/01/kadnlarn-calsmasnn-topluma-verdigi.html


İstanbul Sözleşmesi istismar ediyor!! Feminizmin amacı; Aileyi dağıtmak, Evliliği bitirmek, Cinsiyeti bozmak, Zinayı çeşitlendirip yaymaktır! islam'da kadın erkek eşit değildir! islam'da kadın kocasına (meşru işlerde) itaat ederse saliha kadın olur


KADIN'A ŞİDDETE KARŞIYSANIZ EĞER; önce ahlakı bozanlara engel olun. kadına şiddet varsa eğer; erkek yada kadın Allah'ın emirlerine tam uymuyor demektir. iki dünyada da mutlu olmak istiyorsanız. eşinizle birlikte Allah'ın emirlerine uyacağınıza söz verin


56 genelevinde 3000 kadın vizeli, 750 bin kadın evlerde satılıyor. pavyon ve barlarda 2 milyondan fazla kadın, 500 binden fazla kadın lüks otellerde zenginlere yem ediliyor. Hiç bunları sorun eden feminist kadem'ci gördünüz mü?! -alıntı-


işten çıkartılan kadın, 6 ay işsizlik maaşı aldıktan sonra maaşı kesiliyor. boşanan kadın 1 gün evlilik yapıp boşanmak istediğinde (zina yapsa bile) süresiz nafaka bağlanıyor. erkekler devletten daha mı zengin?!. ak parti isminden adalet'i çıkar!





kadın - erkek eşitse neden; - erkekler takı alıyor. - erkekler nafaka ödüyor. - erkekler askere gidiyor. - erkeklerden neden maddiyat bekleniyor - kadınlar niye trip atıyor. hadi feministler bunları da açıklayın!!!


MuHTEŞEM KANUNLARIMIZDAN; Asgari Ücretle Ev Geçindirelebileceğini Söylenmişken. Boşanma Davalarında 3200 TL den az Geliri Olan kadın. Tam Kusurlu da Olsa, (Zina da Yapsa), Zina da Yapsa, Kadına Süresiz Nafaka Bağlandığını BİLİYOR MUYDUNUZ ?! -alıntı-


islam'a göre boşanma oldu ise 4 aydan sonra verilen gönülsüz! nafaka haramdır . haksız yere boşanan kadın aldığı nafakanın hayrını görmez. ak parti diyanetin fetvasına niye uymuyor?!





6284 ve istanbul sözleşmesi kadını korumuyor ve aileyi yıkıyor!. kadın iftira atıyor onu kabul ediyorlar. kadın "pişman oldum" diyince kadının beyanı esas olmuyor! bu kanunlar kesinlikle art niyetli





Kadın haklarından bahsedenler kadını; Reklâmlarda “araç”. Podyumda “askı”. Meyhanede “masa”. Pazarlamada “kasa”. Siyasette “imaj”. Ticarette “aksesuar”. Televizyonda “reyting” olarak kullanıyor. Sonra, Kadın da özgürüm diye seviniyor.!-alıntı-


Ankara ve İstanbul Nasıl Kaybedildi?! GÖRÜN, duyun, anlayın ARTIK! 6284 Kadın Beyanı Esas Zulümleri ile. 2019 da 553 bin 463 .2017-2019 nisan ayına kadar 746 bin 336 erkeğe uzaklaştırma verilmiş. 9 yılda 3 milyon erkek evinden atılmıştır, Yakınları ile 5 Milyon kişidir. -alıntı-


Kadın çalışan sayısının artması; Erkek çalışan sayısının azalmasına. Erkek çalışan sayısının azalması; Aile'nin yıkılmasına. Ailenin yıkılması; Zina'nın artmasına. Zinanın artması; Ahlak'ın çöküşüne. Ahlakın çöküşü; İslam'ı yaşanmaz hale getiriyor.


1 milyon kadına iş verirseniz sadece 1 milyon insana aş vermiş olursunuz. Çalışan kadın işsiz erkekle yuva kurmaz .

Bir milyon erkeğe iş verirseniz dört milyon insana aş vermiş olursunuz İşi olan erkek işsiz hanımla evlenir 2 çocuk babası olur


Kadın erkek eşitse erkek kadına niye süresiz nafaka vermek zorunda? Kadın erkek eşitse kadının sözlü beyanı delil de erkeğin beyanı niçin delil değil? Kadın erkek eşitse kadına verilen dul maaşı erkeğe neden verilmiyor? Ak parti tezatlarla dolu…


Ak parti islam'ın yasaları dururken neden avrupa'nın yasalarının peşine düşüyor. islam'da kadının görevi evine, çocuklarına bakmaktır. ak parti "çalışan kadın sayısını arttıracağız" diyor . bu uygulama erkekleri işsiz bırakıyor. evlilik oranı düşüyor


GEZİcilerden yana tavır alan, İslama "koç" gibi saldıran baş kapitalistin İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN avukatlığını yapması göstermiştir ki; CİNSİYET EŞİTLİĞİYLE insanın kadın ve erkek olarak yaratılmasını inkar eden bu sözleşme SOROS'ların projesidir. İhsan Şenocak


LGBT'nin hem propagandisti hem de müdafii olan İstanbul Sözleşmesi'ni Kadın Haklarının hamisi olarak göstermek hem kadının baş müdafii olan İslam'ın kadına tayin ettiği hakları inkar etmek hem de bir kaç iyi davranışından dolayı bir katile methiyeler düzmek gibidir. İhsan Şenocak


Annelik ve kadın istihdamı birbirine zıttır. Biri ev içi, diğeri ev dışı ile ilgilidir İkisinden birini tercih etmeli. İkisi birden olsun denilemez Yoksa kadına iki kat yük yüklenmiş olur Prof. Dr. Orhan Çeker


Feminizm, "kadına şiddet" adı altında Kadın Erkek düşmanlığını tırmandırarak AİLE ve CİNSİYETİ tahrip etmeyi hedefliyor! Feminizm, Allah'ı reddediyor! Feminizm; NAMUSU ve AİLEYİ reddediyor! Feminizm; ZİNAYI ve SAPKIN ilişkileri teşvik ediyor -alıntı-


İslama uygun olmayan şekilde Çalışan kadın topluma zarar verir. Eğer evliyse 2 kat zarar verir. Hem çalışıyor hem evli hem çocuğu varsa 3 kat zarar verir. Hem çalışıyor hem çocuğu var hem boşanmış ise topluma 4 kat zarar verir. -alıntı-


Boşanmalar neden arttı: Aile mahkemesi hakimleri boşanma davalarında kadınlara düğünde takılan takıdan daha fazla takı takıyor. Tazminat, Nafaka, Düğünde takılan takı. Mal paylaşımı. Bu kadar kazanım elde edeceğini bilen kadın boşanır NET


6284 sonrası kışkırtılan binlerce kadın, eşi tarafından fiziksel şiddete maruz kalmadığı kocalarını evden attırmıştır. Polis zoru ile evinden atılan, uzaklaştırma alınan kocaların çoğu da karısının pişman olsa bile eve dönmeyip boşanmayı seçiyorlar


Kadın istihdamı adı altında anneleri evinden çıkaran teşvikler ailelere ve topluma zulümdür! Batı kanunları bizim örfümüze uygun değildir. Küffar kanunu ile islam toplumu yönetilemez! Bu halkı müslüman olan bir topluma en büyük zulümdür! -alıntı-


Kadın Zina yapar Nafaka Ödersin. Çocuğuna Şiddet uygular Nafaka Ödersin. Kusursuz sayılırsın Nafaka Ödersin. Kocayı döver Nafaka Ödersin. hasta olursun, işsiz kalırsın Yine Nafaka Ödersin ödeyemezsen hapse girersin. Bu Ülkede Erkeklerin hiçbir Hakkı Yok


Kadın-erkek olmadan insan, insan olmadan aile, aile olmadan millet, millet olmadan insanlık olmaz. Dolayısıyla cinsiyet eşitliğiyle insanın, ailenin, milletin, insanlığın imhası projesine dur demek için İstanbul Sözleşmesi iptal edilmeli. Bedri Gencer


14 yaşında kız yalan da olsa "tacize uğradım" dese beyanı kabul ediliyor. 14 yaşında kız "ben severek evlendim, eşimi ben ikna ettim" demesine rağmen "sen çocuksun beyanın esas değil, tacize uğradın" deniyor. Kadın beyanı neye göre değişiyor @Akparti


Bir kanun (İstanbul Sözleşmesi), kocasına uzaklaştırma verdirip evine dostunu alan kadına değil de kocasına ceza veriyorsa; evine oynaşını alıp zina eden kızına müdahale eden babaya ceza veriyorsa amacı kadını korumak değil, erkeği deyyus yapmaktır.


Dinimize, medeniyetimize; bizi biz yapan değerlere savaş açan, içinde Allah ve Resulü'nün lanetini mûcip nice maddeleri barındıran, kadını ilahlaştırıp, erkeği köleleştirmeyi hedefleyen eşcinsellik müdafaanamesi #istanbulsözleşmesinekarşıyız Ömer Faruk Korkmaz


İstanbul sözleşmesi madde 48: "Eşler arası uyuşmazlıklarda, arabuluculuk yapmak isteyeni devlet engeller"*... Kuranı kerim nisa suresi 35. ayet: "Eğer evli bir çift arasında anlaşmazlık doğmasından korkarsanız, arayı düzeltmek için erkeğin ve kadının ailelerinden hakem tayin edin."


Yusuf aleyhisselam "kadının beyanı esas" alınarak hapse atılmıştı. Hâlbuki Hz Yusuf masum, Züleyha suçluydu. Cenabı Hak bize peygamberi ile doğru yolu gösteriyor. 21. Yüzyıl Türkiye'sinde nice gömleği arkadan yırtılan iffet sahibi erkekler, kadının beyanı ile hapishanededir -alıntı-


Eşlerini aldatan kadınların %80'inin çalıştığını. boşanan kadınların %90'ının çalıştığını. suç işleyen çocukların %70'inin anne ve babasının ayrı olduğunu biliyor muydunuz!


İslam'a göre 15 yaşında bir kadınla bir erkek evlenebilir . 15 yaşında evlenmeyi yasaklamak islam düşmanlığıdır. 15 yaşında evlenmek suç ise neden sadece erkek hapse atılıyor? 15 yaşında evliliği yasaklamak zinaya teşvik etmektir. BU ZULÜM ARTIK BİTSİN!


Annene Babana bakmazsan suç değil. Kardeşine bakmazsan suç değil. 18 yıl önce dünyaya getirdiğin çocuğuna bakmazsan suç değil AMA 1 gün evli kalıp 32 yıl önce EŞİT kusurla boşandığın kadına bakmazsan suç. İşte budur Medeni dediğimiz Kanun -alıntı-


Tecavüzün ve kadına şiddet olaylarının azaltılması için alkollü içecekleri yasaklayalım. Ne dersiniz @kademorgtr @morcativakfi @ailevecalisma Davanızda samimiyseniz "alkol yasaklansın" diyin!





Bir kadına ve erkeğe taşıması için çimento torbası verilse,sonuç ne olur? İstanbul sözleşmesine göre: "EŞİTLİK" İslam'a göre ise: Kadına zulüm edilmiş olur. Çünkü: Erkeğin fıtratına uygun olan,kadına yüklenmiştir.


1- TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu son iki buçuk yılda tam 746 bin 336 erkeğin evden atıldığını açıkladı. 2017’de 295 bin 618, 2018’de 358 bin 499, 2019’da Nisan ayına kadar ise 92 bin 219 erkek evinden atıldı https://dogruhaber.com.tr/haber/625952-istanbul-sozlesmesi-magdur-ediyor-tepki-cok-cozum-yok/


2- Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı’dan kadın hakları uyarısı! Erkeğin, kadının namusundan sorumlu olmadığını söylüyor! Bu, Nisa Suresi 34 ayetini inkardır. https://www.konhaber.com/haber-diyanet_isleri_baskan_yardimcisi_huriye_marti_dan_kadin_haklari_uyarisi-1310669.html


3- 21 yıllık evli adam üç çocuğunun da kendisinden olmadığını öğreniyor, mahkeme ödül olarak kendinden olmayan çocuklar ve aldatan Kadın lehine nafakaya hükmediyor. biz; #HaksızNafakaCinayetSebebidir dediğimizde şiddet bağımlısı oluyoruz! -alıntı- https://www.tgrthaber.com.tr/gundem/21-yil-evli-kaldi-3-cocugunun-kendisinden-olmadigini-ogrendi-magdur-adam-ilk-kez-konustu-2622102


4- KADEM yalnız değil ! Ahmet Şimşirgil'den sert bir yazı .KADEM yetkilileri lütfen bana açıklasınlar! Eşcinselliği savunan “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” ile nasıl birlikte hareket ediyorsunuz?! http://ahmetsimsirgil.com/kadem-yalniz-degil-12-07-2019/


5- Geçmişte; İstanbul Sözleşmesi konusunda uyardık. Bu adamlar, “liderim imza atmış, vardır bir bildiği” diyorlardı. Geçmişte; Kadem konusunda uyardık. Bu adamlar; “Siz kadın düşmanı mısınız?” diyorlardı. Serhat Arvas https://mustafa1senyurt.tumblr.com/post/625598325861810176/%C5%9Fimdi-zamani-de%C4%9Fil-toplulu%C4%9Fu-hayatlar%C4%B1n%C4%B1-t%C4%B1pk%C4%B1


6- Türkiye'nin Sorunu Cinsiyet Eşitliği Meselesidir Abdullah Çiftçi Cinsiyet Eşitliği ibne erkek kadın eşit olsun demektir! #İstanbulSözleşmesiRezalettir ibneliği meşrulaştıran İstanbul Sözleşmesini iptal et @Akparti https://hic1seyim.blogspot.com/2019/10/istanbul-sozlesmesi-ve-6284e-neden.html


7- Cinsiyet eşitliği iddiasıyla cinsiyetsizliğe (kadın-erkek farkının kaldırılmasına), ailenin ve insanlığın imhasına yönelik proje olan İstanbul Sözleşmesi Feshedilsin ! https://www.lutfibergen.com/aileyi-etkileyen-temel-sozlesmeler-aihs-ve-cedaw.html?fbclid=IwAR0lhBRTOzYJQk6l8MqOh5OBWXLMDlnYtkQx0P2CSp5XLBf1kCfqbXv27cE


8- İstanbul Sözleşmesi, 6284 nolu kanunları Kadını erkeğe düşman eden, namusu ve aile izzetini yerle bir eden ve ailesiz Avrupa yapısına göre dikilen bu ahlaksız elbiseyi hala bu millete niye giydirmekte ısrar ediyorsunuz. https://www.huravaz.com/devlet-baskanina-makale,326.html


9- İslam'da nafaka boşandıktan sonra kadına 3 ay verilir. Bunun dışında kadının eski eşinden zorla nafaka alması haramdır. Nafaka çocuk için vardır. Nafaka Emek Hırsızlığıdır. İslam’da Nafakanın Hükümleri http://www.cocukaile.net/islamda-nafakanin-hukumleri/


10- islam'a göre 15 yaşında bir kadının kendisinin ve ailesinin rızası varsa evlenmesi helaldir. helali yasaklamak islam düşmanlığıdır! http://www.cocukaile.net/cinsel-istismar-degil-genc-evlilik/


11- KADEM kadınları erken evliliğe karşılarmış! Neye dayanarak karşısınız? İnandığınızı söylediğiniz dininiz mi yasaklamış? Ninelerimiz dedeleriniz hep on beş on altı yaşında evlenmişler Sema Maraşlı @Semamarasli http://www.cocukaile.net/basortulu-diktatorlerin-kuran-karsiti-calismalari/


12- Erken yaşta evlendikleri için eşleri tutuklanan kadınlar, soruna çözüm istiyor. 8 bine yakın ailenin maruz kaldığı durum, ailelerin dağılmasına, çocukların psikolojisinin bozulmasına ve sayısız mağduriyete sebebiyet vermede. https://www.yenisafak.com/hayat/8-bin-aile-perisan-3450608


Genelevler açık, pavyonlar da, masaj salonları da. Kadın eti acımasızca satılıyor buralarda, devlet de vergisini alıyor bir güzel kimse kadının mağduriyetinden söz etmiyor. İş süresiz nafaka ya gelince bir anda herkes şova başlıyor. -alıntı-

7 Ekim 2020 Çarşamba

Dua Ediyorum Neden Kabul Olmuyor?





Dua Ediyorum Neden Kabul Olmuyor?

önce kısaca şunları söylemek istiyorum;

istediğiniz şey dua ettiniz diye kesinlikle olacak bir şey yok. öncelikle bunu bilmelisiniz. yani bir veli (evliya) olsanız bile Allah duanızı kabul etmeyebilir, ama Allah bunu size dünya vermezse ya sizin için iyi değildir istediniz şey yada Allah istediğiniz şeyi size dünyada vermez onun yerine ahirettte size daha fazlası ile karşılığını verir. bunları bilerek dua etmeye devam edin. unutmayın her şeyin bir vakti vardır. atalarımız “vakti gelmeden çiçek açmaz” demişler


Dua niçin kabul olmaz? Duanın kabul olmamasının sebebi. Câfer-i Sâdık Hazretlerine: “–Bize ne hâl oldu ki duâ ediyoruz, fakat duâmız kabûl edilmiyor?” diye sorulduğunda, Hazret şu cevâbı verir: “–Çünkü siz, tanımadığınız bir Zât’a duâ ediyorsunuz!”[1]

[Müʼmin, Rabbinin kudret ve azametini tefekkür ettikçe, mârifetullahʼtan hisseler almaya başlar. Mârifetullah ise, Allâhʼı kalben ve yakînen tanımaktır. İbadetlerin Hak katındaki makbûliyet derecesi de, kulun mârifetullahʼtan hissesi ölçüsündedir. Nitekim âyet-i kerîmede:

“…Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..” (ez-Zümer, 9) buyrulur. Buradaki “bilmek” ifâdesiyle kastedilen ise; Allâhʼı bilmek, yani mârifetullahʼtır.

Ayrıca kul, Rabbini ne kadar tanıyabilirse, duâ ve ilticâlarını da o nisbette artırır. Kulun Rabbine yakınlığının ve Hak katındaki kıymetinin temelinde de, ihlâs ve samimiyetle îfâ ettiği ibadet ve duâları yer alır.

DUA NİÇİN EDİLİR?

Nitekim diğer bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır: “(Rasûlüm!) De ki: (Eğer kulluk ve) duânız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?! (Ne işe yararsınız!)..” (el-Furkân, 77)

Bundan dolayıdır ki ârif müʼminler, hayatın acı-tatlı bütün safhalarında, dâimâ duâ hâlinde yaşarlar. Duâdan uzak durmak, kulun Hakkʼa uzaklığına işarettir. Esâsen bütün günah ve isyanların temelinde de, mârifetullahtan mahrûmiyet, yani Cenâb-ı Hakkʼı lâyıkıyla tanıyamamak zaafı yer almaktadır.

DUA NEDEN KABUL OLMAZ?

Nitekim Kâsım bin Muhammed -rahmetullâhi aleyh-, bir kişinin: “–Falanca, Allâh’a karşı ne kadar da cürʼetkâr!” dediğini işitince, onu şöyle îkâz etmiştir: “–Allâh’a karşı cürʼetkâr olmak, Âdemoğlunun haddine değildir! Ancak onun hakkında: «–Allâh’ı ne kadar da az tanıyor!» diyebilirsin.”[2]

Dolayısıyla Cenâb-ı Hakkʼı tanıyan bir müʼmin, Oʼna hiçlik, yokluk ve acziyet duyguları içinde ilticâ etmeyi, kendisi için zarûrî bir kulluk edebi bilir.

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurur ki: “Duâlarınız kabûl olunmayacak diye korkmuyorum. Sizin, duâ edemez hâle gelmenizden korkuyorum…”

Duânın kabul olunmadığı zannıyla duâyı terk etmek, şeytanın tuzağına düşmek demektir. Müʼmin, kendisinin apaçık bir düşmanı olan şeytana karşı, duâ silâhını aslâ elinden bırakmamalı, gönlünden taşan samimî duâları dilinden düşürmemelidir.

Duâ, Rabbimizʼin bir emri olması cihetiyle, mühim bir ibadet hükmündedir. Hattâ Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur: “Allah katında O’na duâ etmekten daha kıymetli bir şey olamaz. Duâ, ibadetin (kulluğun) özüdür.” (Tir­mi­zî, De­avât, 1)

“Sıkıntı ve darlık zamanında duâsının kabûl olmasını isteyen kimse, bolluk ve rahatlık zamanında da duâyı bol yapsın.” (Tirmizî, Deavât, 9)

“Kime ki duâ kapıları açılmıştır, ona rahmet kapıları açılmış demektir.” (Tirmizî, Deavât, 101)

“Kabûl edileceğine inanarak Allah Teâlâ’ya duâ ediniz. Şunu bilin ki Cenâb-ı Hak, gâfil bir kalple yapılan duâyı kabûl etmez.” (Tirmizî, Deavât, 65)

DUA EDENİN DUASI KABUL EDİLİR Bu bakımdan duâ -kabul edilsin veya edilmesin-, her hâlükârda müʼmine fayda sağlar. Zira bâzı duâlar kabul edilerek kulun daha hayatında iken murâdına ermesine vesîle olur. Bâzı duâlara ise bu dünyada icâbet edilmez, onların icâbeti âhirete tehir edilir. Bunun hikmeti de, kulun uhrevî mükâfatlara nâil olmasının murâd edilmesidir. Zira Zeyd bin Eslem -radıyallâhu anh- şöyle der: “Duâ eden herkes, muhakkak şu üç şeyden birini elde eder: Ya duâsı kabul edilir, ya kendisi için âhirete saklanır, ya da yaptığı duâ günahlarına kefâret olur.” (Muvatta, Kurʼân, 36)

Âyet-i kerîmelerde buyrulur: “(Ey Rasûlüm!) Kullarım Sana, Benʼi sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği vakit, duâ edenin dileğine karşılık veririm…” (el-Bakara, 186)

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana duâ edin, kabûl edeyim. Çünkü Bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar, aşağılanarak Cehennemʼe gireceklerdir.” (el-Müʼmin, 60)

Velhâsıl müʼminin vazifesi, Rabbimizʼin emrine uyarak duâya sımsıkı sarılmaktır. Bilhassa da, icâbete en yakın zaman olan seherleri, duâ, istiğfar ve zikirden mahrum olarak geçirmemektir.]

Dipnotlar: [1] Kuşeyrî, er-Risâle, II, 424-425; Hânî, el-Hadâik, s. 130.

[2] İbn-i Asâkir, Târîhu Dımaşk, c. 49, s. 180.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Cafer-i Sadık (rahmetullâhi aleyh), Erkam Yayınları

https://www.islamveihsan.com/dua-ediyorum-neden-kabul-olmuyor.html

Aynen onun gibi, mutlak hikmet sahibi Cenab-ı Hak bize ve dualarımıza cevap verir. Ama kabul etmek hikmetine tabi olduğundan bazen istenen şeyin aynısı bazen de daha güzelini bazen de zararlı olduğunu bildiği için hiç vermez.

Bu kısa açıklamadan sonra duaların kabul şartlarına geçelim:

- Evvela, dua kabul çerçevesi dahilinde olacak.

- Sonra, samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır.

- Mümkünse, abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir.

- Namazlardan sonra, özellikle sabah namazından sonra dua edilmesi,

Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri azalacaktır.

https://sorularlaislamiyet.com/duamiz-neden-kabul-olmuyor-duanin-kabul-olmamasinin-sebebi-nedir

Duanın kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi]

(Birinize dert ve bela gelince, Yunus Peygamberin duasını okusun! Allahü teâlâ onu muhakkak kurtarır. Dua şudur: “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin”) [Tirmizi]

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1956

Duanın kabul olması için, şuurlu olarak yapılması gerekir. Çünkü dua bir ibadettir, ibadetler ancak bilinçli olarak ve samimiyetle yapılırsa kabul olur. Şuursuzca ve gafletle yapılan dualar boşa gider. Peygamber Efendimiz hadisinde, gaflet ile yapılan duaların kabul olmayacağını beyan eder: "Biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez." (Tirmîzî, De'avât, 66; bk. Hâkim, De'avât, No: 1817, I, 493)

Allah'a isyan hâlinde yapılan dualar kabul olmaz. Meselâ içki içerken, kumar oynarken, gıybet ederken, hırsızlık yaparken, yalan söylerken yapılan dualar kabul olmaz. Aynı şekilde haram gıdalarla beslenen insanın duası da kabul olmaz. Şu hadis, bu gerçeği ifade etmektedir: Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp 'Ya Rabbi! Ya Rabbi!' diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği ve giydiği haram olan, haramla beslenen bir insanın duası nasıl kabul edilir?" (Müslim, Zekât, 65)

https://www.fikriyat.com/galeri/islam/dua-neden-kabul-olmaz-kimlerin-duasi-kabul-olmaz/14

“Duanın Kabulü Şartları; 1. Yenilen lokma ve giyilen libasın helal olup haramdan olmaması.

2. Duanın laubali, gafil bir şekilde değil, candan yapılması kabul olacağına kâni bulunulması.

3. İstenen şey için acele ve telaş gösterilmeyip “bir hikmete mebnidir” deyip “kabul edilmedi” diye suizanna düşülmemesi.

4. Kulun, bolluk ve rahatlık zamanında da dua ehli olması, sadece dara gelip başı sıkışınca duaya kalkışanlardan olmaması.

5. Her mü’mine farz olan “emr-i mâruf ve nehy-i münker” vazifesini ihmal edip suçlu ve sözüne itibar olunmaz kul durumuna düşülmemesi.

6. Duanın başında sonunda Resûlullâh Efendimiz’e mutlaka salât u selam getirilmesi.

7. Şeriatin, bir iş için emrettiği ön tedbirleri ihmal edip o yüzden iş kötüleşince duaya kalkışanlardan olunmaması.”

Mahmud Esad Coşan İdeal Yol s. 105

"Neden dualar kabul olmuyor" diyene İbrahim Edhem'in cevabı; “Allah'a ve Rasulü'ne itaat etmediniz, Kuran'la amel etmediniz, Yediniz şükretmediniz, Cenneti istemediniz, Cehennemden sakınmadınız, Şeytanla savaşmadınız, Ölümden ibret almadınız, Ayıp aradınız, ayıplarınızı görmediniz”

“Zafere değil, mücadeleye memuruz. Allah Teala bize neden başaramadınız diye değil, niçin mücadele etmediniz diye soracak” İhsan Şenocak

son söz: unutmayın peygamberimizin( salat ve selam olsun) kabul olmayan duası vardır. (amcası Ebu Talib'in müslüman olmasını çok istemiş, bunun için çok dua etmiş ama maalesef (belki bizlere ders olması için ve) Allah’ın bileceği başka sebeplerle bu dua kabul olmamıştır.

dua etmeye devam edin, dua ibadettir, duanız bu dünyada kabul olmasa bile siz sevap kazanıyorsunuz. bunlar size teselli olmalı


bu yazıları da okumanızı tavsiye ederim

Kuran'ı Kerim’deki Dua Ayetleri https://ilahiogutler.blogspot.com/2019/11/kuran-kerimde-dua-ayetleri.html

Peygamberimizin Duaları https://ilahiogutler.blogspot.com/2020/06/peygamberimizin-dualar.html

Esmâül Hüsnâ Duâsı

https://ilahiogutler.blogspot.com/2016/08/esmaul-husna-duas.html

19 Eylül 2020 Cumartesi

Kişiyi dinden Çıkaran söz ve Davranışlar





KAFİR EDEN SÖZLER NELER? - ELFAZI KÜFÜR MADDELERİ

Bir mü'mini küfre düşüren sözler üçe ayrılır. Bunlar:

1. İstihza; dinin esaslarından birini alaya almak.

2. İstihfâf; inanılması gereken ve zarurat-ı diniyye denilen prensipleri küçümsemek, hafife almak.

3. Bir islâmî hükmü açıkça inkâr etmek veya dince mukaddes olan şeylere küfretmektir.

Allah Teâlâ'nın zatî, sıfatları, fiilleri, isimleri, emirleri, yasakları hakkında şaka yollu da olsa alay ederek konuşmak, bunları küçümseyici sözler söylemek ve Allah'a sövmek kişiyi dinden çıkarır. (Fetâva-yı Hindiyye)

Ayette şöyle buyurulmuştur: “And olsun ki onlara (niçin alay ettiklerini) sorsan, elbette: “Biz ancak (lâfa) dalıp şakalaşıyorduk” derler. De ki: “Allah ile, O’nun âyetleriyle ve O’nun peygamberiyle mi alay ediyordunuz?” (Tevbe 65)

Şaka olarak dahi olsa yukarıda belirtilmiş olan üç hale düşen insanın küfre gireceği ayet ile sabittir.

Fakat içinden kötü bir niyet geçirilerek söylenen “inşaallahla olmaz” sözü ile, kötü bir niyet olmaksızın bir anlık dalgınlıkla bu tarz hatalı sözler söylemek elbette aynı değildir.

İstemeden ve hata ile insanı küfre götüren sözleri sarf eden kimsenin mürted sayılmayacağına dair şöyle bir hadis nakledilmiştir:"Allah, ümmetimden hata, unutma ve zorlanma ile yaptığı şeylerden sorumluluğu kaldırdı." (İbni Mâce)

ELFÂZ-I KÜFÜR - KİŞİYİ KAFİR EDEN SÖZLER

Müftî üs sekaleyn İmam Ömer NESEFÎ

KÜFÜR NEDİR?

Küfür; lügatte "örtmek" ve 'nimeti inkar etmek' manalarına gelir.

İslam ıstılahında ise; iman edilmesi gereken şeylere iman etmemek demektir. İslam inanç esaslarına inanmamak halidir, üç çeşittir:

1 - Cehli Küfür

2 - İnadi ve inkâri Küfür

3 - Hükmi Küfür

1.) Cehlî Küfür: Bir kimsenin, Allah'ın (c.c.) varlığını ve sıfatlarını, cahilliği sebebiyle bilmemesi halidir.

2.) İnadî ve inkâri Küfür: Allah'ın varlığına inat ve inkarından dolayı iman etmemesi.

3.) Hükmî Küfür: Allah Teala'nın ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in tekzib alameti olarak bildirdikleri hareketleri yapmak veya sözleri söylemek, Şer'an iman edilmesi gereken şeylerle alay etmek suretiyle İslam dairesinden çıkmak.

Bu çeşit küfrü herkes anlayamaz. Farkında olmadan söylediği bir söz veya yaptığı bir hareketten dolayı dinden çıkar. Halk arasında da, bu çeşit küfür sözleri yaygın olduğu ve kendisini küfre götürdüğünü bilemediği için, mü'min olduğunu zanneder ve kurtuluş çarelerini araştırmaz. Bu derece tehlike arzeden bu konuda titiz olmak, bilgi sahibi olmak her müslümanın vazifesidir.

Muteber İslam kaynaklarında insanları küfre götüren haller beş bölümde incelenmiştir. Bunlar maddeler halinde aşağıya dercedilmiştir.

1- Allah’a iman meselesinde insanı küfre götüren haller.

2- Peygamberlere iman bahsinde insanı küfre götüren haller.

4- Kur’an, Namaz ve Zikir hususunda insanı küfre götüren haller.

5- Din meselelerinin istihfafı ve hususunda insanı küfre götüren haller.

6- Diğer konularda insanı küfre götüren haller.

1-) ALLAH'A İMAN MESELESİNDE İNSANI KÜFRE GÖTÜREN HALLER

* Allahü Teala'yı zatına uygun olmayan bir şeyle vasıflandırmak; yahut, Allahü Teala'nın isimlerinden veya emirlerinden biriyle alay etmek. "Allah bize zulmediyor", "Allah beni mi görüp duracak?", "Ben Allah, mallah tanımam", "Namaz neymiş sanki?", "Beni burada Allah bile göremez" gibi sözler söylemek.

* Allahü Teala'nın cennetle mükafatlandıracağı ve cehennemle azap edeceği vaadlerini inkar etmek.

* "Allah'ın ortağı vardır", "Allah'ın hanımı, oğlu, kızı vardır" demek.

* Allah'a cahillik nispet etmek, veya "şu işe Allah'ın gücü yetmez" demek.

* "Allah'ın eli uzundur" demek, ve bu söz île Allah'ın da bizim elimiz gibi eli olduğunu kasdetmek. Fakat Allah'ın kudreti kastedilirse küfür olmaz.

* "Eğer, Allah bana şunu emretseydi yine yapmazdım" demek. "Buranın Allah'ı benim" demek. * "Allah'ın kendisinde hikmet olmayan şeyleri yaratması caizdir" demek.

* Allah'a mekan izafe etmek, "Allah yukarıdadır, aşağıdadır, ayakta duruyor, oturuyor" gibi sözler söylemek.

* "Allah'tan korkmaz mısın?" denilince öfke ile, "Korkmuyorum" demek ve bu söz ile cidden Allah'tan korkmadığını kasdetmek.

* "Allah, gelse seni elimden alamaz" demek.

* Hasta olmayan birisine, "Seni Allah unuttu" demek.

* "Ben, Allah'ın takdiri olmadan yaparım" demek.

* Hanımına, "Sen, bana Allah'tan daha sevgilisin" demek. Fakat bu sözü söyleyen, kendi şehvetini kasdetmişse kafir olmaz.

* Bir kimsenin, geçmişte yapmış olduğu bir iş için "Eğer bu işi ben yapmış isem kafirim" demesi. Bu fert o işi yaptığını ve bu söz sebebiyle kafir olacağını bildiğinden küfre razı olmuş olur. Küfre rıza ise, küfürdür.

* Gaybı bildiğini iddia etmek.

* Karısı veya başka birisi için, "Onun hakkından Allah bile gelemez, ben nasıl geleyim?" demek.

* "Allahım, bana, rahmetini vermek hususunda cimrilik etme" demek.

* Herhangi bir şey için, "Allahın hiç işi kalmamış da bunun gibi şeyleri mi yaratıyor?" demek.

* Bir fakirin, "Allah falan kuluna şu kadar zenginlik veriyor; bana ise az veriyor. Böyle adalet olur mu?" demesi.

* "Ben sevap ve azaptan beriyim"demek.

* "Allah dilerse bu işi yaparsın" diyen kimseye karşılık olarak, "Allah dilemese de yine yaparım" diye cevap vermek.

* Alacaklı olduğu kimseye, "Eğer ahirette, Allah hak ve adaletle hüküm verirse, senden hakkımı alırım" demek.

* Ölenlerin ruhunun başka birisine girdiğini söylemek. Tenasüh nazariyesine inanmak.

* Allah'ın ruhunun herhangi bir kimseye hulul ettiğini (girdiğini) söylemek.

* "Ben Allah'ı uyanık iken gördüm" "Allah'tan şifahen emir aldım, alıyorum" demek.

2-) PEYGAMBERLERE İMAN BAHSİNDE İNSANI KÜFRE GÖTÜREN HALLER

* Peygamberlerin bir kısmını, veya nebîliği sabit olan bir peygamberi inkar etmek.

* Hz. Muhammed'in (aleyhisselatü vesselam) son peygamber olduğuna inanmamak.

* Peygamberlik iddia etmek.

* "Falan kimse peygamber olsaydı, razı olmazdım" demek.

* Peygamberimizin sünnetlerinden veya hadislerden birini hafife alıp alay etmek. Mütevatir bir hadisi reddetmek. Yahut, alaya alır tarzda, "Çok dinledik bunları" demek.

* Peygambere delilik veya sihirbazlık isnat etmek.

* "Peygamber bile olsa, falanın sözünün doğru olduğunu kabul etmem" demek.

* Oğlunu veya bir başkasını döven kimseye, "Ne olur dövme" denilince, "Peygamber gelse de dövme dese, veya gökten dövme diye ses gelse yine döveceğim" demesi.

* Peygamber'e sövmek. Böyle hareket eden mürteddir ve tevbesi de kabul olmaz.

3-) KUR'AN, NAMAZ VE ZİKİR HUSUSUNDA İNSANI KÜFRE GÖTÜREN HALLER.

* Kur'an'dan tek bir ayeti inkar etmek. Kur'an'la cami île veya dinimizce saygı gösterilmesi gereken herhangi bir şeyle alay etmek.

* Kur'an'ı def, dümbelek vs. çalarak okumak.

* Kur'an'ı kazurat gibi mülevves yerlere atmak. Tahkir için yere atmak veya ayağının altına almak.

* Kur'an'ın isabet ettiği bir şeyi reddetmek, reddettiğini kabul etmek.

* Kur'an'a kendiliğinden ilaveler yapmak. Bazı ayetleri değiştirmek, eksiltmek.

* Şaka olarak, kendi konuşmasının yerine Kur'an'nın ayetlerini söylemek. (Mesela; cemaatle namaz kılmak için çağrılan bir kimsenin: "Ben yalnız kılarım. Zira Allah, 'innes-Salate tenha', buyurmuştur" demesi.)

* Zikirlerle alay etmek. Şarap içerken veya haram olan bir şeyi yerken yahut yaparken; "Bismillah" diye Allah'ın adı ile başlamak.

* Kendisine "Namaz kıl" denildiğinde, "Kılmayacağım; namazla memur değilim", yahut "Namaz ne imiş?" diyerek namazın farziyetini inkar etmek.

* Kendisine "namaz kıl" denildiğinde cevaben; "Namaz kılacağım amma, Allah benim malımı eksiltti, ben de onun hakkını eksilteceğim" demek.

* Kendisine "namaz kıl" denilince; "sonuna kadar bu emri kim yapabilir?" veya "sabret; Ramazan gelsin kılarız" yahut "namaz insana ne kazandırır?" demek.

* Bilerek ve alay konusu olsun diye Kâbe'den gayri bir yöne namaza durmak.

* Abdestsiz olduğunu bilerek namaz kılmak.

* Ezan ile alay etmek, hakaret etmek.

* Ramazan ayı yaklaşırken, Ramazana kızarak veya onu değersiz göstererek, "ağır bir ay geldi" veya "belalı bir ay geldi" demek. Recep ayı için de, "fitneleriyle beraber geldi" demek.

* Kıyameti, öldükten sonra dirilmeyi, kabir azabını, cenneti, cehennemi inkar etmek.

* "Eğer Allah cenneti bana verse; sensiz istemem" veya "falan adamla cennete girmem" yahut "Allah bana bu işten dolayı cennet verse istemiyorum" demek.

* Hıristiyanların ve Yahudilerin azap göreceklerini kabul etmemek.

* "Namaz ve helal olan şeyler, bana iyilik getirmiyor" veya "Ne için namaz kılacağım; malım yok, karım yok, çocuğum yok" yahut "namazı rafa koydum" demek.

4-) DİN İLİMLERİNİN İSTİHFAFI HUSUSUNDA İNSANI KÜFRE GÖTÜREN HALLER

* Başka bir sebep olmadan, sırf alim oldukları için, din alimlerini hafife almak ve alay etmek.

* Alime, alim olduğu için buğzedenin de, küfre gideceğinden korkulur.

* Fakih olan alimin ağzına söğmek.

* Din alimi kıyafetine girerek, yüksek bir yere oturup alay olsun diye bir şeyler anlatmak. Orada bulunanların da, alay olsun diye, bir şeyler sormaları. Herhangi bir şeyle, alim kılığında olana vurup hep beraber gülüşmeleri. Hoca kıyafetine giren kimsenin, eğlence olsun diye, eline bir sopa alıp çocuklara vurması ve seyredenlerin de gülmeleri. Zira, bütün bu fiillerde İslami ve İslam alimlerini hafife alma vardır.

* Din alimlerinin kıyafeti ile alay etmek, "Bıyığı kesip, sarığın bir ucuna sarmak ne çirkin şeydir" demek.

* "Ben şeriat tanımıyorum", "Benim şeriatle işim yok", "Şeriat ve benzeri şeyler beni tatmin etmez ve nazarımda hükmü yoktur", "ilim meclisinin benim için ne faydası olacakmış" demek veya şeriate uygun dînî bir fetvayı tahkir için yere vurmak.

* "Bu nasıl şeriatmış?" veya "ben talak, malak bilmem" demek.

* Münakaşa eden iki kişiden birisi diğerine, "haydi bir alime veya şeriate başvuralım" dediğinde; diğerinin cevaben "ben alim ve şeriat tanımam" demesi.

* Kendisine "Gel ilim meclisine gidelim" diyen bir kimseye alay olsun diye, "Alimler insanın karısını boş düşürür, kendisini de cehenneme sokarlar; ben gitmem" diye cevap vermesi.

* Alay ve hakaret olsun diye bir din alimine "Alimcik", "Sen git ilmini çöp sepetine at" demek.

* "Öğrenilen dînî ve şer'î ilimler birer masaldan ibarettir, veya din alimlerinin söyledikleri boştur, havaîdir." demek.

* Dini ilimler için, "Bu bilgiler neye yarar? Kime fayda vermiştir? Bize lazım olan şey paradır" demek.

5-) DİĞER KONULARDA İNSANI KÜFRE GÖTÜREN HALLER

* "Kafir cennete mi, yoksa cehenneme mi gidecek bilmiyorum" demek.

* Kendisine, "Müslüman değil misin sen" denildiğinde; cevaben, "değilim" demek.

* Kendisine, "Allah'tan kork, bunu yapma" denilince; cevap olarak, "sözünü dinlemiyorum, ceza olarak yapacağım" demek.

* Kendisine, "Ey kafir" diye hitap edildiğinde; cevaben, "buyurun ben de kafirim; kabul ettim" demek.

* Kafiri tebcil etmek (yüceltmek). Hatta bir kafire tebcil için selam vermek veya hocam diye hitap etmek.

* Haramı helal; helali haram kabul etmek. Bu hüküm. Haram Li-aynihi, (Bizzat haram) olan ve haramlığı kesin delillerle sabit olan şeyler içindir. Şarap, domuz eti ve zina gibi...

* Şarap, zina, zulüm, haksız yere adam öldürme gibi şeylerin helal olmasını temenni etmek. * Yemeğe, "sin" "Kaf" ile söğmek.

* Çeşitli musibetlere uğrayan kimsenin, "Ey Allah!... Benim malımı, çocuğumu aldın. Beni böyle yaptın; şimdi biz ne yapacağız? Bize ne kaldı? Niye böyle yaptın?" demesi.

* Hastalığı ağırlaşan kimsenin, "Allah'ım!.. Yeter ki beni öldür. İster Müslüman ister kafir olarak" demesi.

* "Haram yemek ne güzeldir" demek.

* Zalim, ve Haktan sapmış birisine "Adil" demek.

* Kendisine, "dünya için, ahiretini terketme" denilen kimsenin cevap olarak, "Ben veresiye (ahiret) için peşin olanı (dünyayı) bırakamam" demesi.

* Kendisine, "Helalinden ye" denilen kimsenin, "haramı daha çok severim, veya haram benim için daha hayırlıdır" demesi.

* Alacaklı olan kimse, "borcunu ver, Ahirete kalmasın" dediğinde borçlunun, "Sen bana biraz daha ver de orada ben sana kat kat veririm" demesi.

* Kendisine "Günah işleme, ahirette hesaba çekilirsin" denilen kimsenin cevaben, "oradan kim haber veriyor? Oraya gidip gelen mi var?" demesi.

* "Sen bana burada arpa ver de, ben sana ahirette buğday vereyim" demek.

* "Allahü Teala falan kimseyi vaktinden evvel öldürdü" demek.

* "Azrail (a.s.) falan kimsenin ruhunu almada yanlışlık yaptı" demek.

* "Falan kimse bana ne emretse yaparım. Gavur ol dese olurum" demek.

* "Falan kimse benden daha kafirdir" veya "kafir olmayı istiyorum" yahut "kafir olma zamanım yaklaştı" demek.

* "Bir kimsenin kafir olması, hain olmasından daha hayırlıdır" demek.

* Kafirlerin, İslam'a uymayan dînî görüş ve hareketlerini beğenmek. Onların kutsal tanıdıkları törenlere iştirak, onlara benzemeye çalışmak.

* Bir insanın zatı ve rızası için kurban kesmek. Bu şekilde kesilen hayvanın eti de haramdır. Fakat bir misafire ziyafet ve ikram olsun diye hayvan boğazlamak sünnettir.

* Güzel bir Hıristiyan kızı görünce "keşke Hıristiyan olsaydım da şu kızı alsaydım" diye temennide bulunmak.

* İbadet maksadıyla insana secde etmek. Secdeye müsaade eden de küfre girer. Bu secde, tahiyye (selam) maksadıyla olursa haramdır.

* Şaka olarak dahi olsa, bir kimseye, onu küfre götürecek bir söz telkin etmek.

* Alay ve şaka için bile olsa, insanı küfre götürecek bir sözü söylemek.

HÜKÜM VE ÇARE

İrtidat edip dinden çıkan bir kimsenin, hayatı boyunca işlemiş olduğu bütün ameller batıl olur. Karısı da kendisine haram olur ve nikahı düşer.

İrtidat eden bir kimsenin, kurtuluş için şunları yapması gerekir:

1. Önce, girmiş olduğu küfürden cayması ve vazgeçmesi gerekir.

2. Bundan sonra hemen kelime-i şahadet getirmelidir.

3. Daha sonra da, karısı ile olan nikahını tazelemesi lazımdır. "Tecdid-i îman" ve "Tecdid-i Nikah" denilen işte budur.

Eğer bu kimse, evvelce haccetmiş ise haccını tekrar etmesi gerekir. Namaz ve oruçları kaza etmez. Böylece, o kimse yeniden Müslüman olmuş olur ve irtidadından dolayı öldürülmekten kurtulur.

İslam’ın uygulandığı bir sistemde, irtidat eden ve dinden ayrılan kimse, önce ikaz edilir. Küfründen dönmeyip bunda ısrar ederse devlet tarafından öldürülür ve malı varislerine taksim edilir. Bu kimsenin uhrevî cezası ise, ebedî cehennemde kalmaktır.

Peygamber Efendimize söven kimsenin, küfründen dönmesi, tevbe etmesi, iman ve nikahını tazelemesi mümkün değildir. Bu kimsenin dünyada kurtuluş çaresi yoktur. Çünkü onu küfre götüren, Peygamberimize ait olan kul hakkıdır.

"Elfaz-ı küfür" den bahseden bütün muteber fıkıh kitaplarında, insanın küfürden korunabilmesi için, sabah ve akşam şu duayı okuması tavsiye edilir: "Allahümme, innî eüzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemü ve estağfiruke lima la a'lemü. İnneke ente allamü'l-ğuyûb" "Allah’ım! Bilerek, sana bir şeyi şirk koşmaktan yine sana sığınırım. Bilmediklerimden dolayı da sana tevbe ederim. Şüphesiz ki sen, bütün gaybları bilensin."

Ayrıca tövbe ve dönüş için şu yazıyı okuyun:

https://keremonder.com/elfazi-kufur-soyleyen-kisi-nasil-islama-geri-doner/

İnsanı Küfre Götüren Sözler

https://www.islamveihsan.com/insani-kufre-goturen-sozler.html

İnsanı Kafir Eden Bazı Sözler Harama besmele ile başlayan kafir olur! Timurtaş Uçar Hoca

https://www.youtube.com/watch?v=ZTuZbxGZDHg

29 Ağustos 2020 Cumartesi

Korona Yalanları






Bilimsel olarak bakıldığında, Maske oksijen alımını azaltır. Maske takmak sigara içmekten daha tehlikelidir. Farkında olmasanız da yeterli oksijen alamayan hücreleriniz yavaş yavaş zehirlenir ve bu da çok ciddi hastalıklara yol açar, kanser gibi..

linkte 11 video var sıra ile izlemenizi tavsiye ederim

KORONA YASAKLARI HUKUKA AYKIRI


Kanada'nın batı kıyısındaki Parksville ve Qualicum Beach topluluklarından tarihi bir karar: COVID kısıtlamaları kapsamındaki zorunlu mesafeyi, maskelemeyi, karantinayı ve aşıları yasaklayan ‘Kamu Güvenliği Yönetmeliği’ kabul edildi.


hhttps://www.5gvirusnews.com/hukuk/korona-yasaklari-hukuka-aykiri-h205.html


sıra ile okuyun lütfen


1- maske takmaya gerek yok… korona virüs değil grip!!


https:https://mustafa2senyurt.blogspot.com/2020/04/korona-virus-degil-grip.html


2- maske korumuyor,,, Gün boyu kullanılan maske daha tehlikeli


https://mustafa2senyurt.blogspot.com/2020/06/gun-boyu-kullanlan-maske-daha-tehlikeli.html


3- MASKE ÖLDÜRÜR! .. Beyin Cerrahından Uyarı: Zorunluluk ÇOK BÜYÜK HATA


httpshttps://mustafa2senyurt.blogspot.com/2020/06/maske-oldurur-beyin-cerrahndan-uyar.html


korona gribi diye bir hastalık var bunu inkar etmiyoruz ama corona normal bir grip türüdür… öldüren korona değil diğer ağır hastalıklardır yani eceldir! boğazınızda kaşıntı varsa; sirke+tuz+karabiber ile gargara yapın.. öksürük varsa; nane+limon için… ateş varsa; kekik çayı için…


“corona normal bir griptir. ölenler ağır hastalıklı ve yaşlı insanlar . grip yani corona'nın aşısı olmaz” Canan Karatay


https://www.youtube.com/watch?v=vnRjEOYB7Fw&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=10&t=0s


evet 2. dalga gelecek çünkü DSÖ 2. 100 milyon doları vermeyi onayladı!!! bu durumda her hapşıran her burnu akan corona kabul edilecek ki vaka artsın 2. dalga geldi denilsin ve yeniden eve kapanılabilsin.... -alıntı-


hthttps://www.dailysabah.com/business/economy/world-bank-approves-100-million-loan-to-bolster-turkeys-virus-fight


İsveç'te 3,700 kişinin CORONA testi yanlışlıkla "pozitif" çıkmış. Testler virüsün çok düşük seviyesi ile negatif hali birbirinden ayırt edemiyormuş. Bu haberde ne deniyor? "Korona testleri güvensizdir. Ciddiye almamak gerekir." -alıntı- #koronayalanları


https://tr.euronews.com/2020/08/25/isvec-te-3-bin-700-kisinin-covid-19-testi-yanl-sl-kla-pozitif-c-kt-sorumlu-cin-mal-kitler


Gaziantep’ten iki kare... Zenginler “muhteşem”, fakirler “aynı tas aynı hamam”... cami'de maske + mesafe… plajda, barda, düğün salonunda her şey serbest… Allah'tan korkun! corona yalanı ile camilerdeki saçma yasakları kaldırın





2017 ve 2018 de yoğun bakım doluluk oranı %74.. 2020 de %65.. Ama "Büyük salgın var..! Hastanelerde yer kalmadı.. Maske, mesafe, ölüm.." Haberleri 24 saat topluma empoze ediliyor … Salgının sahte olduğu herkesin bildiği bir sır..





GRİP ile CORONA belirtileri birebir aynı Hatta Grip daha bulaşıcı, ağır ve ölümcül… İspat mı? Corona 6 aylık vaka sayısı 230 bin iken Grip yıllık 600 binden fazla… Gripten Günde ort. 224 kişi ölüyor iken Coronadan 20 civarı ölüm var… Hangisinden korkmalı?? -alıntı-


Fatih Portakal'ı sevmem ama bu twetten sonra kovulması düşündürücü?! açıkça söyleyim başka ülkelerin bulduğu sözde aşı için Türk vatandaşını denek olarak kullanmak ihanettir





DSÖ 30 mart'ta: "Hasta değilseniz maske takmayın" diyordu


https://www.dw.com/tr/ds%C3%B6-hasta-de%C4%9Filseniz-maske-takmay%C4%B1n/a-52960468


sözde Virüsten (korona gribi) kırılan İtalya'da geçen yılın aynı dönemine göre ölüm 20.000 daha az!





Bugün Türkiye'de sigara'dan 300 kişi öldü. Yine bugün korona gribi sebebiyle 22 kişi öldü. Eğer Sağlık Bakanı ve sözde bilim kurulu için hayatlarımız gerçekten önemli olsaydı koronaya gösterdikleri önemi sigaraya da vermezler miydi? -alıntı-


"İnsanların çoğu öldürücü bir virüsten değil, devletten korktuğu için maske takıyor. Gerçek bir öldürücü virüs tehdidi olsaydı, insanlar evlerinden çıkmazdı. İnsanlar ödlek olduğu için boyun eğiyor, enfeksiyondan korktukları için değil" -alıntı-


2019'da Türkiye'de toplan 435 bin 941 kişi öldü.. YAni HERgün 1192 kişi. Yılbaşından beri Toplam ölen insan sayısı (yaklaşık): 274 Bin 200 Corona'dan ölen sayısı : 6 Bin 058 ÖNEMSİZ! ÖLÜM SAYISI : 268 Bin 142


maske Tavsiye ile takılsa normal, Mecburiyet saçma.. Vel hasıl mikrop ve zulüm ülkemizdeki kullanım şekli ile. Şapka kanunu neyse aynısı.. Ceplerde gezen çorap gibi olmuş kirli terli tozlu maskeleri sadece ceza yememek için takıyorlar.. -alıntı-


"Hasta olmayana maske taktırmak doğru bir uygulama olamaz. Bu tıbbi bir müdahale ise ki öyledir, anayasaya göre tıbbî müdahale kişinin yazılı iznine bağlıdır. Maske icbarı anayasaya aykırı bir cebirdir." Kemal Özer


maske takmak sağlığa zararlıdır.. maske takmayı zorunlu yapmak kul hakkına girmektir, zorbalıktır… polisler bu haksız kanunu uygularsa bu suça ortak olurlar. MASKE ÖLDÜRÜR!


4 ay önce: Maske korumaz ama hastalar takarsa iyi olur. Sağlıklı insan takmamalı. 3 ay önce: Maske sizi korumaz ama karşınızdakini korur. (Tek yönlü geçirgen sanki!).. 1 ay önce: Maske korur. Şimdi: Ölene kadar maske takın! Aldatmaca olduğu bu süreçten bile belli değil mi? -alıntı-


Bill Gates fakir(!) ülkelere covid19 aşısı için 150 milyon dolar bağışlıyormuş.. Bu aşıların uygulanabilmesi için bir kaç yüz milyon dolar rüşvet.. Dünyanın bu iblisten çok çekeceği var!.. Korona palavralarının gerçek yüzünü umarım anlamışsınızdır


https://www.vox.com/recode/2020/8/8/21359227/bill-gates-foundation-coronavirus-vaccine-serum-astrazeneca-novavax?utm_campaign=vox&utm_content=entry&utm_medium=social&utm_source=twitter


Ne fiziki mesafesi kardeşim; uçakta, otobüste sahilde dip dibe insanlar.. Futbol sahalarında da fiziki mesafe yok … Bir tek camide mi çalışıyor bu virüs?.. Dalga geçmeyin milletle!.. ortada gerçekten bir tehlike olsaydı Allah'tan korkmayanlar hastalıktan korkup bir araya gelmezdi!





Almanya'da yüzbinlerce kişi sahte salgın ile ilgili karantina ve kısıtlamaları protesto etti… Türkiye'deki küreselci tarikatın müritleri olan yerli coronacı paranoyaklar ise, Bill Gates'in enjekte edeceği kısırlaştırıcı aşı ile hiç olmayan salgından kurtulmayı hayal ediyor





Bill Gates'in GAVİ projesine destek verildi! Türkiye celladıyla dans ediyor!htt563.html…aşının proje olduğunu düşünenler tepki verin,, yarın tepki vermek için geç olabilir


https://www.habervakti.com/gundem/bill-gates-in-gavi-projesine-destek-verildi-turkiye-celladiyla-h113563.html


Hastaların %80 ninin hissetmediği bir "Hastalık"!! Grip olup hissetmemek gibi?!! Hastalığa yakalananların %5 i ölüyor ama bunların da %99'nun başka ağır hastalıkları var… Yani söz konusu hastalıktan öldüğü iddia edilenlerin oranı %0.05.. Ama dünya karantinada.. corona değil grip!!!


Mahkeme: "Polis maske takmayana ceza kesemez"





OLMAYAN SAHTE SALGINLAR İCAT EDİLİYOR ve bunun için AŞILAR HAZIRLANIYOR Prof. Oktay Sinanoğlu


https://www.youtube.com/watch?v=8h7BthPghXM&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=10


Maske takmak OKSİJEN EKSİKLİĞİNE yol açıyor Maskenin içersindeki KARBONDİOKSİT vücuda sürekli geri alınıyor Bu da BAŞKA SORUNLARA yol açıyor .. Dr. Rashid Buttar


https://www.youtube.com/watch?v=MWPtdRIbOuI&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=6


Maske takmanın hastalık yayılmasını önlediğine dair hiçbir bilimsel makale yoktur,,, Dr. Rashid Buttar


https://www.youtube.com/watch?v=R_yYbXXlh94&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=7


şu anda kullanılan maskelerin %99'u olan bez maskeler, %30 koruma sağlıyor. %30 koruma için maskenin tek sefer kullanılması gerekiyor. yani boş yere maske takıyorsunuz!


Çin’de beden eğitimi dersinde spor yaparken maske takan 2 öğrenci yaşamını yitirdi


https://www.youtube.com/watch?v=lXjWssfiAPI&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=8


hocalar korona'yı anlamadıkları için "camiler kapatılabilir" diyor.. cami kapatılamaz! hasta olan camiye gitmez… bu kadar basit bir olayı nasıl yanlış anladılar!.. ölüm oranı %1 olan hastalık, bulaşıcı hastalık kapsamına bile girmiyor!


ölümcül, acil hastalık olmadan hastaneye gitmeyin… bitkisel tedavi işe yaramazsa hastaneye gidin… alkol, sigara gibi faydasız şeyleri bırakın… cola, gazoz (her marka) gibi zararlı şeyleri bırakın.. ve unutmayın en iyi (ön) tedavi bütün haramlardan uzak durmaktır.. şifa Allah'tandır!


Korona, İnfluenza'dan (Grip) Daha Tehlikeli Değil... Prof Dr Stefan Hockertz anlatıyor.


https://www.youtube.com/watch?v=I8cIbpFse3k&list=PLdHh4UiAoNC8j9fMcuBKh3Eef0FmXGvUy&index=11


alkol corono'dan daha fazla can alıyor, alkol yasaklansın… sigara corono'dan daha fazla can alıyor, sigara yasaklansın… faiz corono'dan daha fazla can alıyor, faiz yasaklansın… zina corono'dan daha fazla can alıyor, zina yasaklansın… corono'dan daha tehlikeli olan Allah'a isyandır!


corono bir grip türüdür ilk aşamada müdahale edilirse sumak işe yarayabilir !!! hasta olmayanların bile bir bardak sumak çayı içmelerini tavsiye ederim… şifa veren Allah'tır… ilacın illa kapsül içinde olması gerekmiyor!.. Sumağın Faydaları


httyaplr.htmlhttp://bunlaridusun.blogspot.com/2020/03/sumagn-faydalar-sumak-suyu-nasl-yaplr.html


corono gribine karşı alınacak tedbirler; boğaz ağrısı; sirke+tuz+karabiber gargara yap.. nezle, öksürük; nane+limon+çörek otu kaynat bal ekle ılık iç…. ateş; kekik kaynat bal ekle ılık iç duş al bol su iç… takviye; incir ceviz… manevi tedbir; ya Şafi hiçbir hastalık bırakmayan şifa ver

corona hastası papaya meyvesi!

Kimya alanında doktorası olan Tanzanya Başkanı John Magafuli Corona teşhisinde kullanılan testlerden şüphelenir ve bir deney yapar Sonuç olarak tanı kitlerinin gerçeği yansıtmadığını ispatlar…**

“"Keçi, koyun ve papaya meyvesinden, hatta araba yağından örnekler aldık Ve içerikleri hakkında gerçek bilgileri vermeden, insanlardan alınmış gibi örnekleri laboratuvara götürdük

Motor yağı, koyun, tavşan negatif çıktı

Keçi, Durian ve papaya meyvesi ile Kware kuşundan alınan örnekler pozitif

Pozitif çıkanların da karantinada olmaları gerekiyor,!!

Bu testlerle oynanan kirli bir oyun olduğu görülüyor, dünyada inanılmaz şeyler oluyor, galiba laboratuvar çalışanları birileri tarafından satın alınıyor, ya da iyi eğitim almamışlar…!! Veya tanı kitleri sorunlu ki papaya ve keçiler dahi koronalı çıkıyor..

Bu bilgilere göre her şeyde corona olabilir ve corona ölümcül ama biliyoruz ki pozitif olsalar da onlar hasta değiller, papaya meyvesi yaşıyor, ölmedi, sadece olgunlaşıyor, keçi de ölmedi, durian meyvesi de yaşıyor…

Tanzanyalılara sesleniyorum endişelenmeyin… Telaş edecekseniz, gerçek hastalıklar, yaralanmalar için endişelenin

Keçinin, durian meyvesinin, Kware kuşunun koronalı çıkması ile ilgili sormamız gereken sorular olmalı, Tanzanyalılar olarak ama aynı zamanda tüm dünya ve tüm Afrika olarak kendimize bunları sormalıyız

Virüs, bilim camiasının iyi anlamadığı bir şey olmalı ve tüm dünya tarafından da..

Bu tanı kitlerini kullananlara tavsiye, hayvanlardan, duvardan, kertenkeleden vb örnekler alın, test edin… Ne dediğimi biliyorum, bu iş gerçekten yetkin insanlarımız tarafından yapıldı…

Tanzanyalıları normale dönmeli, Paniğe kapılmayalım, çalışmaya devam edelim, üretim devam etmeli, birbirimizden korkmamalı ve politikacılar bunu gündemde tutmayı bırakmalı

Sadece Tanzanya değil, ABD, İngiltere, Hollanda, İsveç, Japonya, Çin, tüm dünyada gündemden çıkarılmalı

Tanzanyalılar güçlü duralım, birleşelim, çok çalışalım, birbirimizden korkmamalıyız, korku, panik vb saçma şeyler yapmaya çalışanlar için söylüyorum, bir meyvede bile korona, Kware kuşunda bile korona var… Bu testlere göre "Bilimsel olarak” bir keçinin dahi koronası var..!!

İnsanlar hiçbir gerçek delile dayanmayan pandemiyi gündemlerinden çıkarıp çalışmak, hayatlarına devam etmek zorundalar…

Araştırmalar yapılırken dürüstlük olmalı, fakat bu konuda yok..!“”

***Diğer ülkelerde galiba bu deneyi yapmayı düşünecek kadar donanımlı liderler yok,!!

https://twitter.com/h33avci/status/1298026019081920512

videonun hepsi 9 dk. bilen bir arkadaş türkçe altyazı eklerse iyi olur


15 Ağustos 2020 Cumartesi

Ahir Zamanın fitnesi Deccal ve küçük deccaller










Deccal nedir, ne anlama gelir? Deccal kimdir, nasıl biridir? Deccal’in özellikleri nelerdir? Deccal’den korunmak için ne yapılabilir? Kıyamet alametlerinden Deccal.

Yalancı, hilekâr, hakkı bâtıla, iyiyi kötüye karıştıran kimse mânâsına gelen “Deccâl” hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de bir bilgi bulunmamaktadır. Deccâl’in âhir zamanda ortaya çıkacağı, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği birtakım imkân ve kâbiliyetlerle hârikulâde hünerler sergileyeceği ve böylece bazı insanları saptıracak bir yalancı ve sahtekâr olduğunu ise hadîs-i şerîflerden öğrenmekteyiz.

Ebu Hureyre, şöyle rivayet etmiştir: Resulullah (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Zamanın sonunda bir takım deccaller ve yalancılar meydana çıkar. Sizlere, ne kendinizin ve ne de babalarınızın işitmediği hadisler getirirler. İşte ben, sizleri onlardan şiddetle sakındırıyorum. Onlar, sakın sizleri saptırıp, fitneye düşürmesin." Sahih-i Müslim, C.1. H.no: 7

Nevvâs ibn-i Sem’ân -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: Bir sabah Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Deccâl’den uzun uzun bahsetti. Sonunda yorulup sesini alçalttı. Sonra tekrar yüksek sesle konuştu. Biz O’nun anlatışına bakarak Deccâl’in Medîne civârındaki hurmalıklara gelip dayandığını zannettik. Tekrar yanına gittiğimiz zaman üzüntümüzü anlayıp: “–Hayrola, bu ne hâl?” buyurdular. Biz de: “–Yâ Resûlâllah! Sabahleyin Deccâl’den bahsettiniz. Kâh alçak sesle kâh yüksek sesle konuştuğunuz için, biz onun hurmalıklara gelip dayandığını sandık.” dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdular: “–Sizin adınıza Deccâl’den başka şeylerden daha çok korkuyorum. Şayet Deccâl, ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm. Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır. Zaten Allah Teâlâ mü’minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. Deccâl; kıvırcık saçlı, patlak gözlü, (câhiliye devrinde ölen) Abdüluzzâ bin Katan’a benzeyen bir gençtir. Sizden onu gören, Kehf Sûresi’nin baş (ve son) tarafından onar âyet okusun. O, Şam ile Irak arasındaki bir yerden çıkacak. Sağa-sola, her yana kötülüğünü yayacaktır. Ey Allâh’ın kulları, îmânınızı koruyup direnin!” “–Yâ Resûlâllah! Deccâl’in yeryüzünde kalma süresi ne kadardır?” diye sorduk. Şöyle buyurdular: “–Kırk gündür. Bir günü bir yıl kadar, bir başka günü bir ay kadar, bir diğer günü de bir hafta kadardır; geri kalan günleri ise sizin bildiğiniz günler gibidir.” Biz yine: “–Yâ Resûlâllah! Bir yıl kadar olan günde, kılacağımız bir günlük namaz kâfî gelecek mi?” dedik. “–Hayır, siz namaz vakitlerini ona göre takdir ve hesap ediniz!” buyurdular. Biz bu defa: “–Yâ Resûlâllah! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır?” diye sorduk. Şöyle buyurdular: “–Rüzgârın sürüklediği bulut gibi insanların yanından geçer. İlâh olduğunu söyleyerek insanların kendisine îman etmelerini ister, onlar da îman ederler. Göğe yağmur yağdırmasını emreder, yağmur yağar. Yere bitki bitirmesini emreder, otlar, çayırlar biter. İnsanların otlatmaya gönderdikleri hayvanları daha gösterişli, semiz ve sütleri daha bol olarak döner. Daha sonra başka insanların yanına giderek onları kendine inanmaya davet eder. Fakat onlar kendisine inanmayıp teklifini geri çevirirler. Deccâl de yanlarından ayrılıp gider. Lâkin sabahleyin suları çekilip çayır ve çimenleri kurur, hayvanları da helâk olur. Deccâl, bir ören yerine uğrayıp; «Definelerini ortaya çıkar!» der. O harâbedeki defineler, arı beyinin peşinden giden arılar gibi Deccâl’in arkasından gider.

Sonra Deccâl, babayiğit bir genci yanına çağırıp onu kılıcıyla ikiye biçer; vücudunun her parçası bir yana düşer. Ardından ona seslenir. Delikanlı gülümseyen bir çehreyle ona doğru gelir. Deccâl böyle işler yaparken, Allah Teâlâ, Mesîh bin Meryem -aleyhisselâm-’ı gönderir. Mesîh, boyanmış iki elbise içinde, ellerini iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dımaşk’ın doğusundaki Akminare’nin yanına iner. Mesîh, parıldayan yüzüyle başını yere eğince saçlarından terler damlar, başını kaldırınca inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhâl ölür. Nefesi, baktığı yere ânında ulaşır. Mesîh, Deccâl’in peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâbülüd’de yakalayıp öldürür. Sonra Îsâ -aleyhisselâm-, Allah Teâlâ’nın kendilerini Deccâl’in şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak Deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine Cennet’teki yüksek derecelerini haber verir…” (Müslim, Fiten, 110)[1]

DECCAL FİTNESİ Şüphesiz Deccâl fitnesi, insanoğlunun yeryüzünde göreceği en büyük fitnedir. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Hazret-i Âdem’in yaratıldığı zamandan kıyâmetin kopacağı âna kadar Deccâl’den daha büyük bir fitne yoktur.” buyurmuşlardır. (Müslim, Fiten 126)[2]

Bu sebeple bütün peygamberler ümmetlerine bu fitneden söz etmiş ve onları îkaz buyurmuşlardır.[3] Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de Deccâl’in fitnesinden Allâh’a sığınmış, dolayısıyla bizim de ondan Cenâb-ı Hakk’a sığınmamızı tavsiye etmiştir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, büyük Deccâl’den önce “ümmetinden otuz kadar yalancı Deccâl” çıkacağını, bunların kendilerini peygamber olarak tanıtıp “Ben Allâh’ın elçisiyim” diyeceklerini haber vermiştir.[4] Gerçekten de tarih boyunca, anlatılan cinsten nice yalancılar çıkmış, Allah Teâlâ onların hepsini kahreylemiştir. Büyük Deccâl de şüphesiz aynı âkıbete uğrayacak, rezil ve zelil olacaktır.

DECCAL NASIL ORTAYA ÇIKACAK? Rib’î bin Hırâş şöyle anlatır: Ebû Mes’ûd el-Ensârî -radıyallâhu anh- ile birlikte Huzeyfe ibn-i Yemân’ın yanına gittim. Ebû Mes’ûd ona: “–Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den Deccâl hakkında duyduklarını söyleyebilir misin!” dedi. Huzeyfe -radıyallâhu anh- da şunları söyledi: “Deccâl, yanında bir su ve bir de ateş olduğu hâlde ortaya çıkacak. Bazılarının onun yanında gördüğü su, gerçekte su olmayıp yakıcı ateştir. Bazılarının onun yanında gördüğü ateş de gerçekte ateş olmayıp, soğuk ve tatlı bir sudur. Sizden Deccâl’e kim yetişirse, ateş olarak gördüğü tarafta bulunsun. Zira o, tatlı, içimi güzel bir sudur.” (Buhârî, Enbiyâ 50, Fiten 26; Müslim, Fiten 105, 108)

Sahîh-i Müslim’de geçen bir rivâyete göre Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Ben Deccâl’in yanında ne bulunduğunu iyi bilirim. Onun beraberinde iki nehir vardır. Biri beyaz su gibi görünür, diğeri yanan ateş gibi. Bir kimse Deccâl’e yetişirse, ateş şeklinde gördüğü nehre gelip gözünü yumsun. Sonra başını eğerek ondan içsin. Çünkü o soğuk sudur.” buyurmuştur. Daha başka rivâyetlerde, “Deccâl’in yanında Cennet ve Cehennem’e benzer iki şey bulunduğu, onun Cennet dediği şeyin ateş, yani Cehennem olduğu” da belirtilmektedir. (Bkz. Müslim, Fiten, 109)

Nemrûd’un dağ gibi ateşini İbrahim -aleyhisselâm-’a gül bahçesi yapan Allah Teâlâ, Deccâl’e kanmayan, onun oyununa gelmeyen îmanlı kişilere bu sahtekârın sözde ateşini, tatlı ve serin bir su yapacaktır. Onun ateşi, mü’minlere hiçbir zarar veremeyecektir. Muhtemelen Deccâl, insanları sağlam bir imtihandan geçirmesi, gerçek mü’minle öyle olmayanı birbirinden ayırması için, kendisine büyük imkânlar verilmiş büyük bir fitnecidir. Mü’minler Deccâl’i yalanlamalı; yanındaki ateş gibi, Cehennem gibi görünen şeyden korkmamalıdır. Zira o, aslında ateş değil rahmettir; Cehennem değil, Cennet’tir.[5]

DECCAL’DEN KORUNACAK ŞEHİRLER Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Mekke ile Medîne dışında, Deccâl’in ayak basmadığı bir yer kalmaz. Mekke ile Medîne’nin bütün yollarında saf tutmuş melekler bu iki şehri korur. Deccâl; kumlu, çorak bir yere iner. Ardından Medîne üç defa sarsılır; Allah Teâlâ orada bulunan kâfir ve münâfıkları dışarı çıkarır.” (Müslim, Fiten, 123)[6] Deccâl’in yeryüzünde Mekke ile Medîne dışındaki bütün yerleşim bölgelerini dolaşacağını, dolayısıyla herkesin onunla çetin bir imtihana tâbî tutulacağını bu hadîs-i şerîf açıkça beyan etmektedir. Allah Teâlâ iki harem bölgesini, yani Mekke-i Mükerreme ile Medîne-i Münevvere’yi ve dolayısıyla orayı terk etmeyen samimî müslümanları Deccâl’den koruyacaktır.

DECCAL’İN PEŞİNDEN GİDECEKLER Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “İsfahan Yahudîlerinden taylasanlı yetmiş bin kişi Deccâl’in ardından gider.” (Müslim, Fiten, 124)

Deccâl’e inanan ve ona değer verenler arasında yahudîler en önde yer alacaklardır. Deccâl, yeryüzünün her yerini dolaşacağı gibi, İsfahan’a da gidecektir. İsfahan yahudîlerinden taylasanlı yetmiş bin kişi ona arka çıkacaktır.

Bir gün Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, içinde Ümmü Şerîk’in de bulunduğu bir mecliste Deccâl’den söz ederek; “İnsanlar Deccâl’den kaçıp dağlara sığınırlar.” buyurmuşlardı. Yiğit İslâm mücâhidlerinin Deccâl karşısında tutunamayıp kaçmaları Ümmü Şerîk’i hem üzmüş hem de meraklandırmıştı. Bu sebeple: “–Yâ Rasûlâllah! O gün Araplar nerede olacak?” diye sordu. Allâh’ın Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Onlar o gün pek azdır.” buyurmak sûretiyle Deccâl’in karşısında duramayacaklarını, onun şerrinden ve fitnesinden kaçıp kurtulmaya çalışacaklarını ifâde ettiler. (Müslim, Fiten, 125)[7]

YEDİ ŞEY GELMEDEN EVVEL ACELE EDİNİZ Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Yedi şey gelmeden evvel, sâlih ameller işlemekte acele ediniz! Yoksa siz gerçekten; 1. (İbadeti, helâl ve haram hudutlarını) unutturan fakirlik, 2. Azdıran zenginlik, 3. (Her şeyi) bozup perişan eden hastalık, 4. Aklı ve idrâki zaafa uğratarak saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık, 5. Ansızın geliveren ölüm, 6. Gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl ve, 7. Kıyâmetten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz? Kıyâmet ise, belâsı en müthiş ve en acı olandır.” (Tirmizî, Zühd, 3/2306)

DECCAL ORTAYA ÇIKINCA… Alleh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle anlatmışlardır: “Deccâl ortaya çıkınca, mü’minlerden biri onun bulunduğu tarafa doğru gider. Deccâl’in silâhlı adamları onun önüne çıkarak: «–Nereye gitmek istiyorsun?» diye sorarlar. «–Şu ortaya çıkan adamın yanına!» der. Deccâlin adamları: «–Sen bizim Rabbimize inanmıyor musun?» diye sorarlar. O da: «–Bizim Rabbimiz’in gizli bir yanı yok ki O’nu bırakıp başkasına inanalım.» der. Deccâl’in bazı adamları: «–Öldürün şunu!» derler. Bir kısmı ise: «–Tanrınız, haberi olmadan bir kimseyi öldürmeyi yasaklamadı mı!» derler ve o mü’mini Deccâl’in yanına götürürler. O mü’min Deccâl’i görünce diğer mü’minlere: «–Ey mü’minler! Bu adam Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kendisinden bahsettiği Deccâl’dir!» diye seslenir. O zaman Deccâl adamlarına: «–Bunu iyice bir dövün!» der. Onu dövmek üzere tutarlar. Deccâl tekrar: «–Yakalayın şunu, yarın kafasını!» der. Sırtına ve karnına vurarak onu dayaktan geçirirler. Bu defa Deccâl: «–Bana îmân etmiyor musun?» diye sorar. O mü’min: «–Sen yalancı Mesîh’sin» der.[8] Deccâl’in emri üzerine onu testereyle baştan aşağı ikiye biçerler. Deccâl o zâtın ikiye bölünen cesedinin arasından yürüyüp geçtikten sonra ona: «–Ayağa kalk!» der. O da doğrulup kalkar. Deccâl tekrar: «–Bana îmân ediyor musun?» diye sorar. O ise: «–Senin hakkındaki kanaatim iyice pekişti.» dedikten sonra halka dönerek: «–Ey insanlar! O benden sonra artık kimseyi öldürüp diriltemez!» der. Deccâl onu kesmek için yakalar. Fakat Allah Teâlâ o mü’minin boynundan köprücük kemiğine kadar olan kısmı bakır hâline dönüştürür. Bu sebeple Deccâl ona bir şey yapamaz. Bunun üzerine Deccâl onu ellerinden ve ayaklarından tutup fırlatır. Halk onu Cehennem’e attığını zanneder. Hâlbuki o Cennet’e atılmıştır.” Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, sözlerini şöyle tamamladılar: “İşte bu mü’min, Âlemlerin Rabbi’ne göre insanların en büyük şehîdidir.” (Müslim, Fiten, 113)[9]

Deccâl’in mâhiyetini, onun hile ve düzenbazlıklarını çok iyi bilen bu mü’minin, Hızır -aleyhisselâm- olduğunu söyleyenler olmuştur. Deccâl’in silâhlı adamlarının yanında Deccâl’e meydan okuyan bu şuurlu mü’minin; “Bizim Rabbimiz’in gizli bir yanı yok ki O’nu bırakıp başkasına inanalım!” demesi, mü’minlerin Cenâb-ı Hakk’ı bütün sıfatlarıyla tanıdıklarını, O’nun varlığından, birliğinden ve kudretinden aslâ şüphe etmediklerini, O’nun kusursuz ve mükemmel olduğuna îman ettiklerini ifâde içindir.

Bu durum, fitneler ve mânevî tehlikeler karşısında gönüllerin “mârifetullâh” ile feyizlenmesinin ne kadar mühim olduğunu ortaya koymaktadır. Îman ve irfânıyla Deccâl’in karşısında yiğitçe dik duran o mü’minin hâli, âhir zaman fitneleri ve kıyâmet alâmetlerine dâir Kur’ân ve Sünnet bilgisinin bir mü’mine ne kadar faydalı ve lüzumlu olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. Bu hadîs-i şerîf, Deccâl belâsının ortaya çıktıktan bir müddet sonra tamamen biteceğini göstermektedir. Dolayısıyla bu fitneyle imtihan edilecek mü’minlerin vazifesi; îmanlarına daha sıkı sarılarak aslâ gevşememek ve korkuya kapılmadan Deccâl’e karşı îman cesaretiyle direnmektir.

DECCAL’İN ÖZELLİKLERİ Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Bütün peygamberler, ümmetlerini yalancı ve kör Deccâl’in tehlikesine karşı uyarmışlardır. Şunu bilin ki, onun bir gözü kördür; ama sizin azîz ve celîl olan Rabbiniz tek gözlü değildir. Deccâl’in iki gözünün arasına kâfir (ke-fe-re) diye yazılmıştır.” (Buhârî, Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Fiten 101, 102)[10] “…Onun bu gözü, üzüm salkımından dışarı fırlamış üzüm tanesi gibidir.” (Buhârî, Fiten 26, Tevhîd 17; Müslim, Îmân, 274)[11]

Bu ve benzeri hadîs-i şerîflerde bildirildiği üzere Deccâl’in bazı vasıflarını şöyle hulâsa edebiliriz: 1. Deccâl’in iki gözü de sakattır. Sağ gözü, üzüm salkımından dışarı fırlamış üzüm tanesi gibi patlaktır. Sol gözü ise tamamen siliktir, ışığı sönmüştür, görmez. Deccâl’in mü’minler tarafından rahatlıkla görülebilecek, tanınabilecek ve hatırlanabilecek vasıflara sahip olarak yaratılması, Cenâb-ı Hakk’ın müstesnâ bir lûtfudur. Fakat o çetin imtihanla karşılaştığında bu ilâhî lûtfun gereğini yerine getirebilmek, sarsılmaz bir îmâna sahip olan samimî mü’minlerin kârıdır. 2. Deccâl’in iki gözünün arasına, onun yalancılığını göstermek üzere, “kâfir” veya “ke-fe-re” diye yazılmıştır. Her mü’min, Arapça okumayı bilmese bile, kalbine doğacak bir ilham ile bu yazıyı anlayıp sezecektir. İlâhî rahmetten nasîbi olmayanlar ise okuma bilseler dahî bu yazıyı göremeyeceklerdir. 3. Deccâl’in yanında, kendilerini imtihan ettiği kişilere mükâfat ve cezâ olarak vereceği Cennet ve Cehennem’e benzeyen bir şey vardır. Fakat o yalancının Cennet dediği şey aslında Cehennem’dir. Yani Deccâl’in Cennet dediği yere giren kimse, ona inanmış, oyununa kanmış olduğu için görünüşte Cennet’e, fakat gerçekte Cehennem’e girmiş olacaktır. Ona karşı çıktığı için Deccâl’in Cehennem’ine atılan kimse de aslında Cennet’e girmeyi hak etmiş olacaktır. 4. Deccâl’in saçı kıvırcık olup yaşı da oldukça gençtir. 5. İri cüsseli, fakat kısa boyludur.[12] 6. Deccâl doğu tarafından, muhtemelen Horasan veya İsfahan’dan yahut Şam ile Irak arasında bir yerden çıkacaktır.[13] 7. Allah Teâlâ, Mekke ile Medîne’yi meleklerle koruyacağı için Deccâl bu iki mübârek beldeye giremeyecektir. 8. Deccâl, kendisinden önce çıkacak olan otuz kadar yalancı deccâl gibi önce; “Ben Allâh’ın elçisiyim.” diyecek,[14] sonra da ilâh olduğunu söyleyecektir. 9. Deccâl, zuhûr ettiği zamanda yaşayanlar için ağır bir “îman imtihanı” olacağından, ona, yağmur yağdırma, yeşillikleri kurutma, yer altından defineleri çıkarma gibi büyük imkânlar verilecektir. Deccâl’e verilen bu fevkalâde güçler, îmânı zayıf kimseler için büyük bir tehlike teşkil edecektir. 10. Deccâl, Yahudî asıllı biri olduğu için,[15] kendisine en çok ilgi gösterip destek verecek olanlar da yahudîler olacaktır. 11. Deccâl sadece bir kişiyi testereyle kesip ikiye biçecek, sonra onu diriltecek, buna rağmen o mü’min kendisinin bir yalancı ve Deccâl olduğunu yüzüne haykıracak, bu hâdiseden sonra da Deccâl artık kimseyi öldürüp diriltemeyecektir. 12. Deccâl’i Hazret-i İsa Aleyhisselâm öldürecek ve bu büyük fitneye son verecektir.

DECCAL’DEN KORUNMAK İÇİN Deccâl fitnesinden Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, Peygamber Efendimiz’in ümmetine yaptığı mühim bir tavsiyedir. Nitekim, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır: “Biriniz teşehhüdü bitirdikten sonra şu duâyı okuyarak dört şeyden Allâh’a sığınsın: “Allâh’ım! Cehennem azâbından, kabir azâbından, hayatın ve ölümün iptilâlarından ve Deccâl fitnesinin şerrinden Sana sığınırım!” (Müslim, Mesâcid, 128)

Ayrıca Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; “Kehf Sûresi’nin baş tarafından on âyet ezberleyen kimse Deccâl’den korunur.” buyurmuştur. (Müslim, Müsâfirîn, 257; Ebû Dâvûd, Melâhim, 14) Yine kaynaklarda, Kehf Sûresi’nin sonundan on âyet okumanın tavsiye edildiği de kaydedilmektedir. Bu sûrenin baş tarafındaki ilk on âyette Cenâb-ı Hakk’ın zâtını ve sıfatlarını bilmekten söz edilmekte ve O’nun Ashâb-ı Kehf’i zâlim Dakyanus’un şerrinden koruduğu anlatılmaktadır. Muhtemelen bu alâka sebebiyle, Deccâl’i görenlerin, bu sûrenin ilk on âyetini okumaları tavsiye edilmiştir.[16]

Hadîs-i şerîfte Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; “Sizin adınıza Deccâl’den başka şeylerden daha çok korkuyorum...”[17] buyurmuş olması, esasen îmânı kuvvetli kimseler için Deccâl’in büyük bir tehlike teşkil etmeyeceğine işaret etmektedir. Şu hâlde Deccâl fitnesinden korunabilmek için takvâ ehli bir müslüman olmak, ilmiyle amel eden ihlâslı âlimler yetiştirmek, Kur’ân ve Sünnet istikâmetinde bir hayat yaşamak lâzımdır. Zira ancak böyle kimseler, Cenâb-ı Hakk’ın lûtuf ve ihsânı ile Deccâl denen hilekârın karşısında yer alacaklar, ona mağlûp olmayacaklar ve neticede Cennet’i hak edeceklerdir. Şüphesiz ki Deccâl’i tanımanın en şaşmaz ölçüsü “Kitap ve Sünnet”tir. Dînî bir iddia ile ortaya çıkan insanları dâimâ bu iki ölçüyle mîzân etmek gerekir.

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; “…Eğer Deccâl ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır...”[18] buyurması da, her müslümanın dînini iyi bir şekilde öğrenmesi gerektiğini göstermektedir. İslâm’ı iyice öğrenip yaşadıkları takdirde, Deccâl’in büyüğü de küçükleri de müslümanları aldatamayacaktır.

Dipnotlar:

[1] Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 59; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[2] Ayrıca bkz. Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, IV, 19-21.

[3] Tirmizî, Zühd, 3; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[4] Buhârî, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 84.

[5] Burada şu hususu da belirtelim ki, kıyâmet nasıl bütün Dünya için fevkalâde bir durumsa, kıyâmetin habercileri olan alâmetlerin de fevkalâde yanlarının bulunması gayet tabiîdir. Dolayısıyla kıyâmete yakın, bugünkü tahayyül ve tasavvurların üzerinde olan birtakım hâdiselerin meydana gelecek olmasına şaşırmamak gerekir. Nitekim bundan kırk-elli sene önce tahmin bile edilemeyen şeylerin, ilim ve teknikteki hızlı ilerlemeyle bugün mümkün hâle gelmiş olduğu ortadadır. Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde haber verilen kıyâmet haberleri de vakti gelince mutlakâ gerçekleşecektir. Zira Cenâb-ı Hak için hiçbir güçlük yoktur.

[6] Ayrıca bkz. Buhârî, Fedâilü’l-Medîne 9, 26, 27, Tevhîd 31; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[7] Ayrıca bkz. Tirmizî, Menâkıb, 69; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[8] Hazret-i Îsâ’ya Mesîh denildiği gibi Deccâl’e de Mesîh (Mesîhü’d-Deccâl) denilmektedir. Mesîh, silmek mânâsına gelen “mesh” kelimesinden türemiştir. Deccâl’in bu isimle de anılması, kendisinden hayrın silinip alınması veya bir gözünün, hiç yokmuş gibi tamamen silinmesi sebebiyledir. Zira Deccâl’in yüzünün bir tarafı tamamen dümdüz, dolayısıyla bir gözü kördür... (Bkz. Buhârî, Ta’bîr 11, 33) Deccâl’e çok seyahat etmesi, mesafeleri silip süpürmesi sebebiyle Mesîh dendiği de söylenmiştir.

Hazret-i Îsâ’ya “Mesîh” denilmesi ise, onun mübârek elini hastalara sürerek (meshederek) iyileştirmesi sebebiyledir. Allah Teâlâ’nın bir Mesîh’i diğer bir Mesîh ile yok etmesi ne kadar mânidardır.

“Biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir…” (el-Enbiyâ, 18) âyet-i kerîmesi, Deccâl’in de aralarında bulunduğu bütün bâtıl ehlinin âkıbetini dile getirmektedir.

[9] Ayrıca bkz. Buhârî, Fiten 27.

[10] Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Melâhim 14, Sünnet 25-26; Tirmizî, Fiten 56, 62; İbn-i Mâce, Fiten, 33.

[11] Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 60.

[12] Bkz. Buhârî, Fiten, 26; Ebû Dâvûd, Melâhim, 14.

[13] Bkz. Müslim, Fiten, 110.

[14] Bkz. Buhârî, Fiten, 25; Müslim, Fiten, 84.

[15] Bkz. Müslim, Fiten, 90.

[16] Bkz. Yaşar Kandemir, İsmail Lütfi Çakan, Raşit Küçük, Riyâzü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, İstanbul: Kampanya Kitapları, 1434/2013, VII, 536-578.

[17] Hadîsin tam metni için bkz. sf. 211-213.

[18] Hadîsin tam metni için bkz. sf. 211-213.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

https://www.islamveihsan.com/kiyamet-alametlerinden-deccal-nedir.html

Sağdan gelen şeytana dikkat edin Müslümanlar, Ayağınız kayar farkına varamazsınız!!

sağdan yaklaşma mecaz anlamdadır. siz iyilik yaptığınızı sanırken kendinize kötülük yapabilirsiniz. burada demek istediğim şey. ahir zamanda(kıyamete yakın zaman) deccaller çıkacaktır. deccal genelde saptırıcı demektir. deccaller dediğimiz genelde şu anda da olan sahtekar hocalardır. maalesef o kadar çok sahtekar var ki bazen tiksiniyorum. ben burada bunları anlatırken amacım X cematini yada X hocasını yüceltmek veya aşağılamak değildir. amacım sizlerin daha uyanık olmanızı istememdir. ve ahir zamanda yaşadığımızı tekrar hatırlatmak isterim. sizlere naçizane tavsiyem ise; -dinimizi asıl kaynaklarından öğrenelim. -Kuran’ın mealini en az 3 kere okuyalım. -hadis kitaplarından en az birini okuyalım (riyazüs salihini tavsiye ederim). -ve en az 3 siyer kitabı (Peygamberimizin -Salat Ve selam olsun- hayatı) okuyalım. - ve ilmihal okuyalım. - bunları yaptıktan sonra ise bir kaç değişik hocanın fikirlerini karşılaştıralım(belli bir temel bilgiyi aldıktan sonra) -Allah yardımcımız olsun. Uyanık olun kardeşlerim. kuzu postuna bürünmüş kurtlara dikkat edelim

Peygamberimiz (salat ve selam olsun) şöyle buyurmuştur: ”Her ümmetin mecusisi vardır. Benim ümmetimin mecusileri ise 'Kader yoktur.' diyenlerdir. Onlardan biri ölürse, cenazesine katılmayın, hasta olursa ziyaretine gitmeyin. Onlar deccal taifesidir. Allah’ın onları deccale ilhak ettirmesi (ona katılmış bir grup olarak değerlendirmesi) hakkıdır.” (Ebu Davud, Sünnet 16; bk. Tirmîzi, kader 13: İbn Mace. Mukaddime 10; Ahmed b. Hanbel, 86, 125)

Hz. Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün):'Beytu'l-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!' buyurdular. Sonra elini (Resulullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalâtu vesselâm'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh)'dir.)" [Ebu Davud, Melahim 3, (4294).]

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’in fitnesinin çok şiddetli olmasından dolayı ona yaklaşmaktan bile sakındırmış ve: ‘Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun. Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mü’min olduğunu sanarak gider, onun attığı şüphelerden ona tabi olur’ buyurmuştur. Ebu Davud 4319

http://www.sahihhadisler.com/?pid=p&id=1374

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Deccal’in çıkmasından önce üç şiddetli yıl olur. İnsanlar o yıllarda şiddetli kıtlığa maruz kalırlar. Sonra ilk yıl Allah semaya emreder, sema yağmurun üçte birini hapseder tutar. Yere emreder, yer nebatının üçte birini hapseder tutar. Sonra ikinci yıl Allah semaya emreder, yağmurunun üçte ikisini tutar. Yere emreder, nebatının üçte ikisini tutar. Sonra üçüncü yıl Allah semaya emreder, yağmurunun tamamını tutar, bir damla yağmur düşmez. Yere emreder, nebatının tamamını tutar, hiç yeşillik bitmez. Allah’ın dilediği hariç, çift tırnaklı (geviş getiren) helak olmayan hiç hayvan kalmaz’ buyurdu. Denildi ki: −O zaman insanlar ne ile yaşarlar? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): −‘Tehlil, tekbir, tahmid onlar için yiyecek yerine geçer’ buyurdu.” İbni Mace 4077 Tehlil; ‘La ilahe illallah’ demektir. Tekbir; ‘Allah-u Ekber’ demektir. Tahmid; ‘Elhamdulillah’ demektir.

[Ahir Zamanda Çıkan Deccaller ve Yalancılar] - Ebubekir Sifil

https://www.youtube.com/watch?v=aVBEh8UYcvM

DECCAL'İN FİTNESİNDEN KORUNMAK

http://www.cilehane.com/yazilar/ch0304.htm

ROMA'NIN FETHİ VE DECCAL

http://www.dervisan.com/kiyamet/c990611.html

https://www.youtube.com/watch?v=4-7R-zBbkkU

Deccal Kimdir, Deccalın Özellikleri Nelerdir, Deccal ne zaman gelecek?

https://www.youtube.com/watch?v=PasfpTpdgw8